30 Ekim 2013 Çarşamba

HDK ÜZERİNE...

Gündemin bu kadar yoğun olduğu süreçte, bir türlü HDK konusuna değinme fırsatım olmadı. Türkiye dinamik bir ülke. Doğal olarak, farklı konjonktürel dönemlerde, değişik zeminlerde siyasal partiler ortaya çıkabiliyor. HDK, Türkiye'nin modern siyasal yaşamında, belki de ilk kez denenen bir yöntemle gündeme geliyor.
İlk bakışta HDK, BDP'de temsil edilen PKK çizgisinin, Batı kentlerinde, daha geniş bir Sol tabana seslenmek, oy tabanını genişletmek gibi bir stratejisinin uzantısı olarak görülebilir. Kısmen doğru olmakla birlikte, eksik bir analizin varlığı göze batmaktadır.
Dikkat edilecek olursa, HDK kendince bir siyasal örgüt şemasına sahipse de, HDK'ya katkı verecek siyasal unsurlar, BDP başta olmak üzere, tüzel kişiliklerini fesh etmeyeceklerdir. Türkiye'deki sosyalist hareketin ksıa geçmişine bakıldığında, bu kadar fraksiyonel yapının aynı harmanda, birbiri içinde eritilmesi zaten gerçekçi görünmemektedir. Kısaca kurulan yapı, bir "şemsiye partisi" olarak tasarlanmıştır.
Bununla birlikte, HDK'nın HDP'ye dönüşmesi bağlamında, 26 Ekim 2013 tarihli kurultayda, malum bir kez daha ilan olunmuş, kurultayda PKK terör örgütünün başı Öcalan'ın mesajı okunmuştur. Bir bakıma "PKK vesayetinde bir şemsiye parti" ülkenin gündemine gelmiştir.
Sosyalist unsurların, Türkiye içinde kitleselleşemediği bir tarihsel realite, deyim yerindeyse "PKK gölgesinde bir temsil" sonucuyla siyaset sahnesine çıkmaktadır. Türkiye'de legal sosyalist hareketin, TİP çatısı altında, 1965 genel seçimlerinde aldığı %3 oy oranı, kendi rekoru olarak, siyasi arşivdeki yerini korumaktadır. Daha sonra sözkonusu oy oranının yanına bile yaklaşılamamıştır.
Günümüzde, PKK'yı bir "kaldıraç" olarak tasarlayanlar, etkili çevrelerin tercih ettiği bir "ana muhalefet" olmaya mı soyunmaktadır? Bir TV programında, yeni yapının unsurlarından olacağı anlaşılan, ÖDP eski genel başkanı Ufuk Uras'ın deyimiyle, HDP'nin farkı, "Kemalist devrimci OLMAMAK" çerçevesinde mi tanımlanacaktır? Siyaset mühendislik kaldırmaz. Buradaki hedefin CHP olduğu apaçık bellidir.
Nihayet "Kemalist olmayan Sol", birilerinin özlemiyle, PKK himayesinde, kitle partisi olma hedefine mi ulaşacaktır?
Sözkonusu girişimin, ülke ve dünya gerçekleriyle uyuşmadığı, "CHP dışı Sol" hasreti çekenler için "bir can simidi" olarak kamuoyuna sunulduğu aşikardır.
Ana muhalefetin kendisini diledikleri gibi dizayn edemeyenler, "yeni ana muhalefet" yaratma heyecanıyla, "olmayana ergi" yöntemlerini denemekte ısrarlılar.
Ne diyelim? Bekleyip göreceğiz...