24 Haziran 2019 Pazartesi

23 HAZİRAN SONRASI...

23 Haziran 2019'da, 31 Mart 2019'da tamamlanamayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri sonuçlandı. Aslında ilk seçimdeki "iptal" kararı, o kadar zorlama ve inandırıcılıktan uzaktı ki, ikinci seçimin sonucunu belirleyen en önemli etken, bu bağlamda, İmamoğlu'nun yaşadığı "mağduriyet" oldu. Yıllar önce, bugünkü siyasal iktidar için yazdığım değerlendirmenin başlığı şu idi: "Mağduriyet-İktidar-İstikrar". http://dtansikemalizm.blogspot.com/2008/07/maduriyet-iktidar-ve-istikrar.html Siyasal iktidar, 1994 yerel seçimleri ve 2002 genel seçimlerinden itibaren, bu üç sözcükle özetlenebilecek bir siyasal rota çizmişti. Milli Görüş'ten AKParti'ye uzanan çerçevede, Erdoğan sadece kişisel mağduriyet ya da 2002 seçimleri arafesindeki gibi "muhtar bile olamaz" sözleriyle siyasal çıkışını yakalamadı. Bunlar seçmenle duygusal bağını kurduğu, karizmasını pekiştiren aşamalardı. Ne var ki, asıl siyasal eksen, kent yoksulluğu üzerine oturtuldu. Bu işin kaynağı da büyükşehir belediyeleriydi. Kent yoksulluğunu bitirmekten ziyade, belediyelerden İslami vakıf ve derneklere uzanan yüzeyde, zaman zaman "gıda ve kömür yardımı" diye hafife alınan, aslında bunun arka planında çok daha derinlere inen bir ilişkiler ağı kuruldu. İstihdam yaratmak ya da sosyal devlet uygulamalarına gitmektense, yurt olanaklarından, evlere uzanan erzak ve yakıt yardımına, vakıflar kanalıyla ulaştırılan ağlar; öncelikle bir sosyal iktidar yarattı. 28 Şubat süreci (1997),  1998'de Erdoğan'ın "şiir okumak"la başlayan, önce görevden alınması, sonra 3 ay cezaevinde yatmasıyla pekişen mağduriyeti, 2001'de Fazilet Partisi'nin kapatılması ve AKParti'nin kurulması, iktidara gelmesi bir "iktidar yolu"nun özeti oldu. AKParti, kent yoksulluğu, İslamcılık ve kültürel-sosyal muhafazakarlıkla betimlediği siyasette, ilk dönemlerde AB-ABD uyumundan yola çıkarken, bugün Rusya-Avrasya arayışlarında kendisini ifade ediyor. Suriye kaosunda görüldüğü gibi, 2011'de "sözde Arap Baharı"nda, ABD ile uyumlu bir yeni Ilımlı İslam denemesi de yaptı ama tutmadı.
AKParti'nin mağduriyetle geldiği iktidar, daha sonra istikrarın bozulmaması adına sürdü. İçinde  Fethullah'la ayrışma, 15 Temmuz darbe girişiminin de yer aldığı kilometre taşları, belki de gerçekten bir "mental yorgunluk" yarattı.
Değişen siyasetler, farklılaşan kadrolar, yeni arayışlar derken, 23 Haziran'daki tablo, çok zorlayarak ta olsa, yeni bir "politik star" yaratma zeminini ortaya koydu. 31 Mart'ta kapatılmayan İstanbul defterinde, 13 bin farkla İmamoğlu'nun seçimi kazanması eleştirilirken, 23 Haziran'da oransal olarak 10 puan, nicelik olarak 800 bin farkla yeni bir siyasal durum ortaya çıktı.
Bu siyasi zaferin arkasında, bir yıl önce 24 Haziran'da icracı cumhurbaşkanlığının ilk seçimiyle başlayan ittifaklar, eski dönemin koalisyonlarının yerini aldı. Partilerin geniş koalisyonlara dönüşmesi, genişletilmiş ittifakların kendi içinde çelişen unsurları, yarı tanrılaştırılmış yeni lider karizmalarıyla, siyasetteki denklemler karmaşıklaşıyor. Partilerin ideolojik duyarlıktan ziyade, "seçim kazanmak üzere" kurdukları ittifaklar, ileride yeni seçenekler oluşturup, ülkenin devasa sorunlarını çözebilecek mi? Karayalçın örneğinde görüldüğü üzere, yerel yönetimlerdeki "yıldızlaşma", genel siyasette hayal kırıklıkları yaratma potansiyeline de sahiptir.
Siyasal iktidarın kent yoksulluğu üzerine oturduğu sosyal iktidar, günümüzde sözgelimi ekonomik, sosyal problemler ve mülteci sorunlarıyla sarsıldı mı? Mağduriyetle gelen İmamoğlu, aynı senaryoyu, geniş koalisyon haline gelen partisi ve ittifak ortağıyla uygular mı? Daha erken, henüz bir dönem dahi olsa görev yapmadı. Yaşayıp göreceğiz.
Evet, iklimde bir değişim var ama yeni bir sosyal-siyasal iktidar dengesi kurulmadan, popüler kültürle yorum yapmak, günün coşkusuyla davranmak, önümüzdeki süreci okumakta zorluklar yaratabilir. Yazmaya devam edeceğim.