18 Mayıs 2014 Pazar

19 MAYIS 2014...

Siyasal iktidarın, ulusal bayramlara karşı soğuk duruşu malum. Bir doğal felaket ya da acı olduğunda, eğer bir ulusal günle çakışıyorsa, akıllara ilk gelen, sözkonusu ulusal günün kutlanmasının yasaklanması oluyor.
Soma'da yaşanan felaket, her geçen gün başka bir boyut alıyor. Resmi rakamlara göre, 300'den fazla işçimizin yaşamını kaybettiği elim hadisede, siyasal iktidar, taziye için gittikleri yerde, acılı insanlara "tekme tokat" girişmeyi, hakaret etmeyi gayet yerinde gördü. Maden şirketi ve sahibi ısrarla kollanmaya çalışılırken, 5 gün sonra, kamuoyu baskısıyla, sahibi dahil seri gözaltılar başladı. Gerçi Zarrab'ın durumu düşünüldüğünde, adı geçen gözaltıların, deyim yerinseyse birer gaz alma olduğu, rahatlıkla anlaşılabiliyor.
13 Mayıs'ta Soma'daki kaza duyulduktan 1 gün sonra, "ulusal yas" ilan edildi. 14 Mayıs'ta "yas kararı" alınırken, hemen 19 Mayıs törenlerini iptal etmek akıllara geldi. Siyasal iktidar mensuplarının, kamuoyuna yansıyan düğün törenleri, milletvekillerinin yoğun ilgisi, 19 Mayıs'ta gösterilen hassasiyetin, düğünlerde pek karşılığı olmadığını ortaya koydu.
Elbette yasal açıdan bir "düğün yasaklaması" olamaz. Bu kişilerin vicdanına kalmış bir konudur. Gelgelelim 19 Mayıs konusunda, hem kamuoyuna "algı çarpıtması" yapılıyor, hem de işin asıl çerçevesi unutturuluyor.
Bugünkü iktidarın "gömlek değiştirmeden" önceki geçmişi, Milli Görüş siyasetiyle bağlantılıydı. Genelde Erbakan hoca ve yardımcıları aniden hastalanırlar, hemen rapor alırlar, törenlere katılmaktan "kurtulurlar"dı. Şimdi de sözkonusu gelenek, Çankaya'dan kabinenin ve yerel yönetimlerin çeşitli unsurlarına dek sürüyor. Dolayısıyla, işin asıl çerçevesi, 19 Mayıs'ın örtük anlamında yatmaktadır. 19 Mayıs 1919, mateme aykırı, bir cümbüş, eğlence ortamı değildir. 19 Mayıs bir isyandır, Türk Devrimi'nin atılan en büyük hamlesidir, başlangıçtır. Atatürk'ün manevi ağırlığına tahammül edemeyenler, elbette törenlerde vurgulanan içeriklerden rahatsız olmaktadırlar. Algı çarpıtmasında, özellikle çeşitli yöntemler ihmal edilmeye çalışıyor. Toplumsal bir yas yaşanırken, törenlerin biçimi ağırlaştırılabilir, farklı boyutlarda uygulamalar yapılabilir.
Ancak işin zemini İSYAN'dan duyulan rahatsızlıktır. Yıllarca resmi törenlerde, stadyumlarda, ezbere yapılan törenler, birer formalite olarak görülüyordu. Oysa 19 Mayıs dahil, çeşitli ulusal günlerin anlamı, tasfiye edilmeye çalışıldıkları dönemde, daha iyi kavrandı, resmi tören mantığı aşıldı, toplum kendi bayramlarına sahip çıkmaya başladı.
Şimdilerde bazı meczupların, Cumhuriyet'i "90 yıllık reklam arası" gördükleri zeminde, Osmanlı'ya yapılan öykünmeler, "hangi Osmanlı" sorusunu akıllara getiriyor. Ortadoğu ağırlıklı Osmanlı, 1912-1918'i kapsadığına göre, demek ki, 600 yıllık tarihin son 6 yılı baz alınıyor. Üstelik Cumhuriyet, Osmanlı'da başlayan modernleşme sürecinin bir sonucudur, bir günde ortaya çıkmamıştır.
Siyaset biliminin en önemli isimlerinden Duvergér, Atatürk'ün başlattığı Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı, dünyadaki toplumsal devrim süreçlerinden birinin kaynağı olarak görür. Diğer kaynak, 19. yüzyılda keskinleşen toplumsal sınıf mücadeleleridir.
Ulusal Kurtuluş, TBMM, Cumhuriyet, Devrimler; bir kesimde ciddi anlamda rahatsızlık yaratmaktadır. 19 Mayıs 2014, isyanın, devrimin sadece anımsandığı değil, kendini yenilediği bir anlayışın SÜREKLİ DEVRİM'in yansımasıdır.
Soma'da yaşananlara duyulan isyan, içimizdeki keder ve yas, Samsun'dan doğan isyanın, ulusal kurtuluşun, devrimlerin kararlılığıyla harmanlanacaktır. Ve "yaşamda en gerçek yok göstericinin bilim olduğu" gerçeği ile  DEVRİMCİ CUMHURİYET'i sahibinin, yani halkın ellerinde yeniden ayağa kaldıracaktır.