Gündemde olan konulara değinmek, hele ki başlığı bu çerçevede konumlandırmak, kaleme aldığınız yazınızın cezbedilme olasılığını arttırır. Ancak "iletişim toplumu"nda ihmal edilen, başlık kadar içeriğin ne olduğudur. Bu elbette başlı başına bir tartışma konusu.
Ne zamandır, kamuoyunun gündemine önce "akil adamlar" sonra da "akil insanlar" diye sunulan, akademisyen, gazeteci, yazar, ses sanatçısı, film yıldızlarından oluşan bir "grup çalışması" geliyor. Bu çalışmanın amacının ne olduğunun yanıtını bizzat sayın başbakan veriyor: "Psikolojik harekat".
Neymiş, yanlış olan "psikolojik harekat" değil, bu gücün kimin elinde olmasıymış. Bu bağlamda sivil güçlerin elinde bir "psikolojik harekat"ın demokratik açıdan bir sakıncası yokmuş.
O zaman sözkonusu grup, neyin "psikolojik harekatı"nı yapacak? İmralı'da "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasını çeken, PKK terör örgütünün başı, "Apo" kod adlı Öcalan ile yapılan müzakereyi, kamuoyuna anlatacak. O da tamam da, Öcalan'la kim, neyi müzakere ediyor? Bir kere hükümet, kesinlikle bu iddiayı reddediyor. Ve Erdoğan, PKK ile müzakereyi MİT'in yaptığını ifade ediyor. Devletin istihbarat örgütü, terör örgütüyle neyi müzakere ediyor? "Çözüm süreci"ni.
"Çözüm süreci" neyi içeriyor? Hükümet üyeleri dahil, kimse bilmiyor. O zaman yazının başına tekrar gidiyoruz. Başlık cezbedici ama siyasal iktidarın sahip olmadığı bilgilere, doğal olarak haiz olmayan grup üyeleri, içeriğini bilmedikleri bir süreci, kamuoyuna anlatacaklar.
Kimler grupta var derken, Akit'ten Hasan Karakaya, "laiklere getto" önermişti. Şimdi Kürt yurttaşlarımıza ya da her bir etnik-mezhepsel kümeye, "getto" mu önerecek? Yoksa Sünni Kürtler'i benimserken, Alevi Kürtler'i mi ötekileştirecek?
"Çözüme karşı mısın" diye soran, kendini liberal ya da Solcu zanneden diğer bazı grup üyeleri mi Karakayalaşacak, yoksa Karakaya mı değişecek?
İsmet Paşa'nın dediği gibi "hadi canım sen de"...
4 Nisan günkü ilk toplantısını Dolmabahçe Sarayı'nda sayın başbakanla yapan grup üyelerinden Orhan Gencebay, malum toplantıdan erken ayrılmıştı. Nedeni de "Popstar" programında "kadrolu" olduğu için, zamanını ayarlaması gerekiyordu. Orhan Baba, "hatasız kul olmaz" diyerek, kimlerin gönlünü alacak?
Dönelim konuya. Çözüm süreci, "alaturka başkanlık sistemi" ve "etnik özerklik" alaşımı birşey mi acaba? "Genel af" sırada mı?
Gramsci, hegemonik paradigmayı anlatırken, düzenin entelektüellerini, aynı zamanda sistemi kamuoyuna anlatan, meşrulaştıran "organik aydınlar" olarak nitelemişti. Oysa bu üyelerden kaçı entelektüel sorusunu bir kenara bırakıyorum, "öz çocuklar"la, "geçici müttefiklerin" işi nerede çakışıyor, ya da bitiyor?
Kürt hareketini "Kürt-İslam" senteziyle, sisteme, ileride Barzani'yle yapılması olası, kapsamlı işbirliğine hazırlayan "süreç", Sünnilik parantezinde bir "muhafazakar" üstyapıyı mı barındırıyor?
Prof. İzzettin Doğan da, Aleviler'i "muhafazakar" paradigmaya uyumlu hale getirmek için mi görevlendirildi?
Prof.Arıboğan, "medyatik-akademik" çerçevede, TV programlarında, "bilinmeyen çözüm"ü, akademik zeminde, daha da "stratejik" hale mi getirecek?
Sorular çok, yanıtlar muğlak.
Yıllarca TV'lerde, gazetelerdeki köşelerinde "sivil aydın" olmayı önemseyenler, siyasal iktidarın "psikolojik harekatı"nda "akil" başlığı altında, sürecin "nakil" aşamasında ne yapacaklar? Bir nevi devlet görevlisi sıfatını üstlenen, "resmi aydın" sıfatına yükselenler, çok eleştirdikleri "vesayet sistemi"nin münevveranına dönüşmeyecekler mi?
Bu süreci bilimsel analiz etmek zor. Siz şimdilik bununla idare edin.
Birgün akıllar başa gelirse, o zaman makul birşeyler tartışırız.
Grup üyelerinin bilmedikleri bir süreci, halkı ikna çalışmalarına kim İnanır? Onu da siz bulun???
Ne zamandır, kamuoyunun gündemine önce "akil adamlar" sonra da "akil insanlar" diye sunulan, akademisyen, gazeteci, yazar, ses sanatçısı, film yıldızlarından oluşan bir "grup çalışması" geliyor. Bu çalışmanın amacının ne olduğunun yanıtını bizzat sayın başbakan veriyor: "Psikolojik harekat".
Neymiş, yanlış olan "psikolojik harekat" değil, bu gücün kimin elinde olmasıymış. Bu bağlamda sivil güçlerin elinde bir "psikolojik harekat"ın demokratik açıdan bir sakıncası yokmuş.
O zaman sözkonusu grup, neyin "psikolojik harekatı"nı yapacak? İmralı'da "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasını çeken, PKK terör örgütünün başı, "Apo" kod adlı Öcalan ile yapılan müzakereyi, kamuoyuna anlatacak. O da tamam da, Öcalan'la kim, neyi müzakere ediyor? Bir kere hükümet, kesinlikle bu iddiayı reddediyor. Ve Erdoğan, PKK ile müzakereyi MİT'in yaptığını ifade ediyor. Devletin istihbarat örgütü, terör örgütüyle neyi müzakere ediyor? "Çözüm süreci"ni.
"Çözüm süreci" neyi içeriyor? Hükümet üyeleri dahil, kimse bilmiyor. O zaman yazının başına tekrar gidiyoruz. Başlık cezbedici ama siyasal iktidarın sahip olmadığı bilgilere, doğal olarak haiz olmayan grup üyeleri, içeriğini bilmedikleri bir süreci, kamuoyuna anlatacaklar.
Kimler grupta var derken, Akit'ten Hasan Karakaya, "laiklere getto" önermişti. Şimdi Kürt yurttaşlarımıza ya da her bir etnik-mezhepsel kümeye, "getto" mu önerecek? Yoksa Sünni Kürtler'i benimserken, Alevi Kürtler'i mi ötekileştirecek?
"Çözüme karşı mısın" diye soran, kendini liberal ya da Solcu zanneden diğer bazı grup üyeleri mi Karakayalaşacak, yoksa Karakaya mı değişecek?
İsmet Paşa'nın dediği gibi "hadi canım sen de"...
4 Nisan günkü ilk toplantısını Dolmabahçe Sarayı'nda sayın başbakanla yapan grup üyelerinden Orhan Gencebay, malum toplantıdan erken ayrılmıştı. Nedeni de "Popstar" programında "kadrolu" olduğu için, zamanını ayarlaması gerekiyordu. Orhan Baba, "hatasız kul olmaz" diyerek, kimlerin gönlünü alacak?
Dönelim konuya. Çözüm süreci, "alaturka başkanlık sistemi" ve "etnik özerklik" alaşımı birşey mi acaba? "Genel af" sırada mı?
Gramsci, hegemonik paradigmayı anlatırken, düzenin entelektüellerini, aynı zamanda sistemi kamuoyuna anlatan, meşrulaştıran "organik aydınlar" olarak nitelemişti. Oysa bu üyelerden kaçı entelektüel sorusunu bir kenara bırakıyorum, "öz çocuklar"la, "geçici müttefiklerin" işi nerede çakışıyor, ya da bitiyor?
Kürt hareketini "Kürt-İslam" senteziyle, sisteme, ileride Barzani'yle yapılması olası, kapsamlı işbirliğine hazırlayan "süreç", Sünnilik parantezinde bir "muhafazakar" üstyapıyı mı barındırıyor?
Prof. İzzettin Doğan da, Aleviler'i "muhafazakar" paradigmaya uyumlu hale getirmek için mi görevlendirildi?
Prof.Arıboğan, "medyatik-akademik" çerçevede, TV programlarında, "bilinmeyen çözüm"ü, akademik zeminde, daha da "stratejik" hale mi getirecek?
Sorular çok, yanıtlar muğlak.
Yıllarca TV'lerde, gazetelerdeki köşelerinde "sivil aydın" olmayı önemseyenler, siyasal iktidarın "psikolojik harekatı"nda "akil" başlığı altında, sürecin "nakil" aşamasında ne yapacaklar? Bir nevi devlet görevlisi sıfatını üstlenen, "resmi aydın" sıfatına yükselenler, çok eleştirdikleri "vesayet sistemi"nin münevveranına dönüşmeyecekler mi?
Bu süreci bilimsel analiz etmek zor. Siz şimdilik bununla idare edin.
Birgün akıllar başa gelirse, o zaman makul birşeyler tartışırız.
Grup üyelerinin bilmedikleri bir süreci, halkı ikna çalışmalarına kim İnanır? Onu da siz bulun???