21 Nisan 2013 Pazar

TÜRKİYE'NİN ORTADOĞU DENKLEMİ?

Son zamanlarda dış politika, yapısal anlamda bir kriz olmaktan ziyade, artı ya da eksi sonsuz denilebilecek bir kombinasyonlar yumağına dönüşüyor. Suriye politikasında kaç yüzbin olduğu artık hesap edilemeyen mülteciler, 2 yılı aşkın bir süreden beri yaşanan "fiili iç savaş"a rağmen ayakta kalan Esad yönetimi, Barzani'yle yakınlaşan, Maliki'yle zıtlaşan Irak politikası, İsrail'le "özür sonrası" ağır ilerleyen yeni dönem derken, bilançonun "benzemezler"i artıyor, tutarlı bir resim ortaya çıkamıyor.
Aslında son tahlilde, tüm politikalar ABD patentli denilip, işin içinden kolaylıkla çıkılabilir ama bu çerçevede de ciddi zıtlıklar var. Demokrat Obama yönetimiyle yakın, Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi'yle ağır sorunlu bir dış politikada, yarına dair bir belirli fotoğraf var mı? Yanıtlamak gerçekten zor.
ABD hükümetinin haftasonu mesaisi simgesel açıdan da önemli mesajlar içeriyordu. Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanı Kerry, haftasonunu Türkiye'de İstanbul temaslarına ayırırken, ABD Savunma Bakanı Hagel ise İsrail'e gitti.
Hagel İsrail temaslarında İsrail'e yeni silah satışları önerisi paketi getirirken, Kerry Türkiye'de Suriye muhalefeti ile toplandı, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile bir araya geldi, Erdoğan'ın Mayıs sonunda planladığı Gazze gezisini ertelemesini rica etti. The Sunday Times'in iddialarına göre, özür sonrası Türkiye-İsrail ilişkileri normalleşirse, İsrail'in 1996'daki askeri anlaşmayı revize edip, Akıncılar hava üssünü, "uçak eğitimi" için istediği, karşılığında Arrow füze savunma sistemi dahil, çeşitli savunma sistemlerini Türkiye'ye önereceği ifade edildi.

(http://www.jpost.com/Defense/Article.aspx?ID=310538&R=R1&utm_source=twitterfeed&utm_medium=twitter)

ABD Dış Politikası'nın tıkanan gündeminde, Hürriyet'e yansıyan savlara göre, Cumhuriyetçi parlamenterler, Türkiye-İran ticaretinde Halk Bankası'nın yaptırımları aşmak için kullanıldığını öne sürerken, nükleer trafik ve Hamas gibi unsurları da içine katıp, Financial Task Force'u göreve davet etmesi, yenir yutulur cinsten değil.
(http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/23098859.asp)

Konunun temelinde, Cumhuriyet'te yazdığı dönemlerde, Mustafa Sönmez'in sıklıkla dile getirdiği, altın karşılığı, petrol-doğal gaz alımını içeren İran'la ticaret sürecinde, özellikle "şişirme altın ihracatı"nın küresel finans dengesinde sırıttığı görünümü var.
Kafalar bu kadar karışınca, bir zamanların "0 sorunlu", "Yeni Osmanlı" denklemi, artı sonsuzun büyüsüyle, bir yanı eksi sonsuzda, ancak somut sonuca uzanamayan bir zemini anlatmaya başlıyor.
Herhalde ideolojik ön yargılara karşın, ABD'nin yürütücülüğünde, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gelişim, mevcut siyasal iktidarı zorlasa da, adeta yeniden başlıyor.
Yoksa benzemezler bilinmezlerle birlikte derinleşecek ve şimdilik kendi "Kürt açılımı" ile meşgul olan siyasal iktidar, daha çok hata yapacak.
Uygulanan politikalar küresel bir karşılık bulamazsa, her an maceraya dönüşmeye "aday" gözüküyor...