17 Ağustos 2012 Cuma

İMANLI, MANALI DEMOKRASİ?

17 Ağustos 2012'de Mısır'ın artık "muktedir" cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Ramazan'ın "Son Cuması"nın ardından ilginç bir konuşma yaptı. İhvan'ın "sözde Arap Baharı"ndaki "devrimi çalması"ndan sonra, "olaylı ve Tahrirli" seçim kampanyasıyla iktidara gelen "çiçeği burnundaki" lideri, aslında çok hızlı hareket etti. Parlamento seçimlerini  iptal eden, dolayısıyla Mısır meclisindeki İhvan çoğunluğunu askıya alan Yüksek Askeri Konsey başkanı Tantavi'yi ve genelkurmay başkanını görevden aldı.
Bu tür icraatle "askeri vesayeti" "şimdilik ortadan kaldırma" izlenimi veren Mursi, 1952'den beri süren, Nasır, Sedat ve Mübarek'le nöbet değiştiren ve ekonomiyi elinde tutan militarist yapıyı tasfiye edebilecek mi? Bunu zaman gösterecek.
İhvan türü değişim artık kuşku yok ki, Obama yönetimi-AKP-Suudi Arabistan-Katar tarafından açıklıkla destekleniyor. Bununla birlikte İhvan, "BAAS sonrası Ortadoğu"da, Obama yaklaşımı zemininde "Amerikan-İslam Sentezi"nin ete kemiğe bürünen yüzü oldu. Üstelik sadece Mısır'da değil, Bahar'ın değişik adreslerinde yapılanmaları var. Yani bölgesel bir mezhep dayanışmasını, "Ilımlı Sünni" bakışını ortaya koyuyor.
"Obama'nın İhvanı", Ortadoğu'daki yeni haritaların da "anahtarı" konumunda. Mursi'nin yazının başında vurguladığımız konuşmasında, "imanlı demokrasi" vaadi vardı.
Şimdi yine birileri kızacak ama demokrasilerde iman yoktur. Bu demokrasilerde "dinin olmayacağı" anlamına gelmez. Ancak demokrasiler herhangi bir inanç, mezhep üzerine oturamaz. Eğer öyle olursa, zaten ona demokrasi denmez. Şeriatla demokrasi bir arada olamaz derken sadece İslam'ı kastetmiyoruz bu Hristiyan ya da Yahudi şeriatı için de geçerlidir.
Demokrasinin en temel niteliği "laik" olmasıdır. Laik devlet ne dindar ne de dinsizdir. Laik devlet "tarafsız"dır. Zira "dinsizlik" te SSCB döneminde, devlet tarafından dayatılan "inançsızlık inancı"ydı. Buna "ateizm" de diyebilirsiniz. Laik devlet ateist de, dindar da değildir bu bağlamda. Neden? Modernleşme süreci, aklı inancın esaretinden kurtararak, devlet yönetiminde rasyonaliteyi ve çıkarı ön plana getirmiştir. Yasaların belli bir inanca ya da inançsızlığa değil de, evrensel hukuk kuralları ve rasyonel çıkarlara dayanması da laiklik tanımının içindedir.
Mursi'nin "imanlı demokrasisi"nin patenti aslında Gülen'in sağ kolu Gülerce'ye ait. Gülerce de "manalı demokrasi" diyerek, demokrasinin modern tanımını yadsıyan, laikliği sulandıran, imanı demokrasiye katmaya çalışan, otoriter ve piyasacı bir anlayışı ifade etmişti.
Bu bağlamda Gülen hareketi ve İhvan, her ne kadar çok farklı yapılar gibi gözükse de, ABD'nin tarafında yer almaları ve Obamacı olmaları çerçevesinde, Ilımlı otoriter Sünni rejimi talep etme konusunda koşut bir yaklaşımı sergilemektedirler.
Post modern bir çerçevede, "imanlı, manalı demokrasi", "bölgesel muhafazakarlık" zemininde, ABD'nin malum siyasaları bağlamında ele alınmalıdır.
İmanlı, manalı derken, elden giden demokrasinin ta kendisidir. Hem de "sokaktan gelen mahalle baskısına", ABD'den dayatılan vesayetle birlikte teslim olarak...