Türkiye'de gün geçtikçe hegemonik siyasetin dili, tüm bir siyasal-toplumsal-ekonomik ve kültürel alanı kaplamaya başlıyor. Konuyu anlamak için, Gramsci'nin "hegemonya" tezine tekrar tekrar başvurmak gerekiyor. Bu çerçevede Gramsci, hegemonyanın tarihsel bloğunu analiz ederken, medyadan üretim ilişkilerine ve eğitime kadar geniş bir alan çizer. Yeni hegemonyanın inşa edilmesinde "yeni bir hakikat"in oluşturulması kaçınılmazdır. Bir anlamda, yeni bir tarih, yeni bir değerler bütünü, yeni kahramanlar yaratmak ve bu bağlamda "yeni bir toplum" oluşturma gayretinden söz ediyoruz.
Anayasa Mahkemesi'ne raportörlük yaptığı dönemlerde adından çok söz ettiren Osman Can'ın, "biraz üzüntü" içinde söylediği zeminde "Yargıya artık Kemalist giremez" ifadesi asla bir rastlantı değildir. Bu bir anlamda olmuış bitmiş bir iştir.
Siyasal iktidar, son 10 yılda, her seçimde kendi siyasal kredisini tazelerken, sadece devletin ideolojik ve bürokratik aygıtlarını ele geçirmekle kalmamış, "yeni bir toplum" yaratma konusunda epey mesafe almıştır.
Kendi yargısını oluşturmak bunun sadece bir parçasıdır. Artık ordu, AKP adına ana muhalefete bildiriler yayınlamakta, kolluk kuvvetleri ise malum konumdadır.
Siyasal muhalefetin temel işlevi, hegemonik siyaset söylemi sınırları içinde kalmak değildir. Zira hegemon partinin oluşturduğu "siyaset dili" yüzeyinde, tarikat-cemaat ilişkilerine göz kırpan ve mevcut muhafazakar yapıya "sempatik yaklaşan" bir anlayışla bir yere varmak mümkün değildir. AKP özellikle CHP üzerinde "kendi geçmişini inkar etme ve kötüleme baskısı"nı, yandaş medyanın da yardımıyla arttırmaktadır. Zira AKP, "kendi hakikati"ni yaratırken, Cumhuriyet tarihini, kendi değerleri çerçevesinde yeniden yazma telaşındadır.
Son Osmanlı sultanı Vahdettin'in, ve sözgelimi savaş sırasında işgal kuvvetlerine karşı savaşmanın caiz olmadığı fetvasını veren İskilipli Atıf'ın kutsanması, "yeni kahramanlar" yaratma hevesini ortaya koymaktadır. Bu ister istemez "yeni hainlerin" de kurgulanması anlamına gelmektedir.
Altı çizilen çerçevede, "hegemonik siyasetin tuzakları" bir hayli risklerle doludur. Siyasal iktidar, kendi açısından tehlike olmayacak bir siyaset alanı tanzim etmeye çalışmaktadır.
Bu bağlamda AKP'ye benzemek değil ama gerçekten "seçenek" olmak yaşamsal bir öncelik taşımaktadır. Yoksa sistem, siyasal yapıları kendilerine yabancılaştırmakta ve bizzat AKP'ye benzeştirmektedir.
Anayasa Mahkemesi'ne raportörlük yaptığı dönemlerde adından çok söz ettiren Osman Can'ın, "biraz üzüntü" içinde söylediği zeminde "Yargıya artık Kemalist giremez" ifadesi asla bir rastlantı değildir. Bu bir anlamda olmuış bitmiş bir iştir.
Siyasal iktidar, son 10 yılda, her seçimde kendi siyasal kredisini tazelerken, sadece devletin ideolojik ve bürokratik aygıtlarını ele geçirmekle kalmamış, "yeni bir toplum" yaratma konusunda epey mesafe almıştır.
Kendi yargısını oluşturmak bunun sadece bir parçasıdır. Artık ordu, AKP adına ana muhalefete bildiriler yayınlamakta, kolluk kuvvetleri ise malum konumdadır.
Siyasal muhalefetin temel işlevi, hegemonik siyaset söylemi sınırları içinde kalmak değildir. Zira hegemon partinin oluşturduğu "siyaset dili" yüzeyinde, tarikat-cemaat ilişkilerine göz kırpan ve mevcut muhafazakar yapıya "sempatik yaklaşan" bir anlayışla bir yere varmak mümkün değildir. AKP özellikle CHP üzerinde "kendi geçmişini inkar etme ve kötüleme baskısı"nı, yandaş medyanın da yardımıyla arttırmaktadır. Zira AKP, "kendi hakikati"ni yaratırken, Cumhuriyet tarihini, kendi değerleri çerçevesinde yeniden yazma telaşındadır.
Son Osmanlı sultanı Vahdettin'in, ve sözgelimi savaş sırasında işgal kuvvetlerine karşı savaşmanın caiz olmadığı fetvasını veren İskilipli Atıf'ın kutsanması, "yeni kahramanlar" yaratma hevesini ortaya koymaktadır. Bu ister istemez "yeni hainlerin" de kurgulanması anlamına gelmektedir.
Altı çizilen çerçevede, "hegemonik siyasetin tuzakları" bir hayli risklerle doludur. Siyasal iktidar, kendi açısından tehlike olmayacak bir siyaset alanı tanzim etmeye çalışmaktadır.
Bu bağlamda AKP'ye benzemek değil ama gerçekten "seçenek" olmak yaşamsal bir öncelik taşımaktadır. Yoksa sistem, siyasal yapıları kendilerine yabancılaştırmakta ve bizzat AKP'ye benzeştirmektedir.