13 Mayıs 2012'de Abdi İpekçi Spor Salonu'nda gerçekleştirilen CHP İstanbul İl Kongresi hakkında çeşitli yorumlar yapıldı.
İşin basit değerlendirmesiyle başlayalım. İlçe kongrelerinde "il delegesi" seçilmek için insanlar neredeyse büyük bir çabanın, koşuşturmacanın içine giriyor. Ve İl Kongresi sonuçları açıklanırken 190 oyun "geçersiz" olduğu ilan ediliyor. Neredeyse kongre delege sayısının 1/3'ünden bahsediyoruz. Ne yazık ki, delege oy kullanmayı bilmiyor. Bunda elbette yıllardan beri "çarşaf liste" uygulanmamasının ciddi bir etkisi var. Ancak siyaset ciddi bir iştir. "Listeye girmek"le herşey hallolmuyor.
Bir başka boyutu ele alırsak, kongre salonunda ciddi boşluklar vardı. Kimi 3 bin, kimi 6 bin kişiden söz etti. Ancak CHP'nin, hem de böylesine bir siyasal rekabet ortamında, deyim yerindeyse kalabalığı ile "ortalığı ayağa kaldırması" gerekirdi.
Bunda elbette, genel merkezde etkin olan birtakım profesyonel politikacıların yansıması var. 15 Mayıs 2012 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Bedri Baykam'ın yazdıklarını okuyunca, il kongresinde göz gezdirdiğim broşür tekrar hatırıma geldi. Göreve seçilen Salıcı'nın, 10 Aralık Hareketi'nde iken "CHP kapatılmalıdır" dediğine inanmamıştım. Umarım doğru değildir. Sürç-i lisansa (böyle bir konuda nasıl olabilir?) derhal düzeltilmesi, Sol literatürdeki anlamıyla "özeleştiri" verilmesi gerekir. Zira "kapatılmalıdır" dediğiniz partinin il başkanlığını yapmak tuhaf bir duygu olsa gerek.
Ali Özcan iyi ki aday oldu. Yoksa bazı ilçe kongrelerinde olduğu gibi "tek liste-blok liste" anlayışıyla, "bugün sünnet, yarın deniz" olacaktı.
Artık saat işlemeye başladı. 22 ay evet tam 22 ay var YEREL SEÇİMLERE...
Mazeret yok. Eski ekiplere atıfta bulunarak, "günceli meşrulaştırmak" yok. Bu saatten sonra parti içi seçimlerde "masum olma iddiası" ekipler açısından kalmadı.
Dünün mazlumu, bugünün tasfiyecisi, bugünün tasfiyecisi yarının mazlumu döngüsünden çıkmak gerek.
Bundan sonra seçim stratejilerini CHP örgütünün rızasıyla yapmak gerek.
Eğer mevcut yanlışlar tekrarlanırsa, sevinen AKP olacaktır...
İşin basit değerlendirmesiyle başlayalım. İlçe kongrelerinde "il delegesi" seçilmek için insanlar neredeyse büyük bir çabanın, koşuşturmacanın içine giriyor. Ve İl Kongresi sonuçları açıklanırken 190 oyun "geçersiz" olduğu ilan ediliyor. Neredeyse kongre delege sayısının 1/3'ünden bahsediyoruz. Ne yazık ki, delege oy kullanmayı bilmiyor. Bunda elbette yıllardan beri "çarşaf liste" uygulanmamasının ciddi bir etkisi var. Ancak siyaset ciddi bir iştir. "Listeye girmek"le herşey hallolmuyor.
Bir başka boyutu ele alırsak, kongre salonunda ciddi boşluklar vardı. Kimi 3 bin, kimi 6 bin kişiden söz etti. Ancak CHP'nin, hem de böylesine bir siyasal rekabet ortamında, deyim yerindeyse kalabalığı ile "ortalığı ayağa kaldırması" gerekirdi.
Bunda elbette, genel merkezde etkin olan birtakım profesyonel politikacıların yansıması var. 15 Mayıs 2012 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Bedri Baykam'ın yazdıklarını okuyunca, il kongresinde göz gezdirdiğim broşür tekrar hatırıma geldi. Göreve seçilen Salıcı'nın, 10 Aralık Hareketi'nde iken "CHP kapatılmalıdır" dediğine inanmamıştım. Umarım doğru değildir. Sürç-i lisansa (böyle bir konuda nasıl olabilir?) derhal düzeltilmesi, Sol literatürdeki anlamıyla "özeleştiri" verilmesi gerekir. Zira "kapatılmalıdır" dediğiniz partinin il başkanlığını yapmak tuhaf bir duygu olsa gerek.
Ali Özcan iyi ki aday oldu. Yoksa bazı ilçe kongrelerinde olduğu gibi "tek liste-blok liste" anlayışıyla, "bugün sünnet, yarın deniz" olacaktı.
Artık saat işlemeye başladı. 22 ay evet tam 22 ay var YEREL SEÇİMLERE...
Mazeret yok. Eski ekiplere atıfta bulunarak, "günceli meşrulaştırmak" yok. Bu saatten sonra parti içi seçimlerde "masum olma iddiası" ekipler açısından kalmadı.
Dünün mazlumu, bugünün tasfiyecisi, bugünün tasfiyecisi yarının mazlumu döngüsünden çıkmak gerek.
Bundan sonra seçim stratejilerini CHP örgütünün rızasıyla yapmak gerek.
Eğer mevcut yanlışlar tekrarlanırsa, sevinen AKP olacaktır...