Kendisine ve toplumuna sorumluluk duyan bir aydın, namuslu olmak zorundadır. Nasıl siyasal egemenler denklemindeki baskılardan çekinmiyorsa, mensubu olduğu siyasal tercihi de eleştirmekten çekinmemeli, gerçekleri her alanda söylemeye devam etmelidir. Atatürk'ün dediği gibi, "hakikatleri söylemekten korkmayınız..."
Neredeyse son bir yıldır estirilen "Sarıgül rüzgarı", önce CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin ve CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı'nın, Sarıgül'ü bizzat Şişli Belediyesi'ndeki makamını ziyaret etmesi ve üyelik başvurusunu almasıyla, sonra da PM'de üyeliğinin onaylanmasının ardından, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun da hazır bulunduğu 9 Kasım 2013'te CHP Genel Merkezi önündeki törenle, üyeliğinin ilan edilmesiyle, bir noktaya vardı.
Elbette "rüzgar", yerinde durmadı. CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Grubu'na yapılan "sürpriz" katılımın akabinde, 17 Kasım'da CHP İstanbul İl Merkezi önündeki "açık hava toplantısı"yla "yeni siyaset tarzı"nın da ipuçlarını verdi.
Parti genel merkezinin "yöntemi" belirlemesinin ardından CHP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığına başvuracağını ilan eden Sarıgül, konuşmasında "yerel" değil, "genel" siyasi mesajlar vermeyi yeğledi. Bol dini referanslı ve Sağ seçmene selam gönderen üslubun yanısıra, iki konu dikkati çekti. Birincisi, Nusaybin'de örülen "duvarla" ilgiliydi. Bu konuda elbette Sarıgül'ün dedikleri doğruydu. Rojava'daki Kürt hareketine karşı, Türkiye'nin bir "duvar örmesi", 21.yüzyılda anlaşılacak gibi değil. İkinci mesaj ise, CHP örgütünün ve seçmeninin pek te alışık olmadığı bir çerçevede "Gülen hareketi"ne yapılan övgülerle ilgiliydi. Dersaneler konusunda siyasal iktidarı eleştiren Sarıgül, bu konuda ihtiyaç olduğu için, dersanelerin ortaya çıktığını söylerken, " Hizmet Hareketi'nin siyasi yollarla önünün kesilmemesi" çağrısında bulundu, Gülen'in 114 ülkedeki okullarında Atatürk ve İstiklal Marşı'nın olduğunu vurgulayarak, hem Gülen hareketine sempati gösterdi , hem de CHP klasik tabanının gazını almaya çalıştı.
Kürt siyaseti ve Gülen hareketini, AKP'nin Barzani'yle olgunlaştırdığı "muhafazakar post-modern koalisyona" karşı, yeni siyasal müttefikler olarak işaret eden Sarıgül, bir büyükşehir belediye başkan "aday adayı" olmaktan çok, genel başkanlık iddiasında olan bir siyasi olarak konuştu. Daha önce, kurmadığı TDH'nın genel sekreteri H. Aydın'ın "Türkiye Birleşik Devletleri" başlığındaki federasyon önerisini de unutmadan bir yerlere yazmak gerek.
Buradan, 2014'te kırılganlığı artacak siyasal iklimin mi parametrelerini tartacağız, yoksa CHP içi tartışmaların mı? Meseleye hala parti içi rekabet boyutundan bakanlar, adaylık beklentisiyle temkinli olanlar, yarınki tabloda ezberleri bozulmuş biçimde, "rüzgar"ın etkisiyle, oradan oraya savrulabilirler.
Demedi demeyin...
Neredeyse son bir yıldır estirilen "Sarıgül rüzgarı", önce CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin ve CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı'nın, Sarıgül'ü bizzat Şişli Belediyesi'ndeki makamını ziyaret etmesi ve üyelik başvurusunu almasıyla, sonra da PM'de üyeliğinin onaylanmasının ardından, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun da hazır bulunduğu 9 Kasım 2013'te CHP Genel Merkezi önündeki törenle, üyeliğinin ilan edilmesiyle, bir noktaya vardı.
Elbette "rüzgar", yerinde durmadı. CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Grubu'na yapılan "sürpriz" katılımın akabinde, 17 Kasım'da CHP İstanbul İl Merkezi önündeki "açık hava toplantısı"yla "yeni siyaset tarzı"nın da ipuçlarını verdi.
Parti genel merkezinin "yöntemi" belirlemesinin ardından CHP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığına başvuracağını ilan eden Sarıgül, konuşmasında "yerel" değil, "genel" siyasi mesajlar vermeyi yeğledi. Bol dini referanslı ve Sağ seçmene selam gönderen üslubun yanısıra, iki konu dikkati çekti. Birincisi, Nusaybin'de örülen "duvarla" ilgiliydi. Bu konuda elbette Sarıgül'ün dedikleri doğruydu. Rojava'daki Kürt hareketine karşı, Türkiye'nin bir "duvar örmesi", 21.yüzyılda anlaşılacak gibi değil. İkinci mesaj ise, CHP örgütünün ve seçmeninin pek te alışık olmadığı bir çerçevede "Gülen hareketi"ne yapılan övgülerle ilgiliydi. Dersaneler konusunda siyasal iktidarı eleştiren Sarıgül, bu konuda ihtiyaç olduğu için, dersanelerin ortaya çıktığını söylerken, " Hizmet Hareketi'nin siyasi yollarla önünün kesilmemesi" çağrısında bulundu, Gülen'in 114 ülkedeki okullarında Atatürk ve İstiklal Marşı'nın olduğunu vurgulayarak, hem Gülen hareketine sempati gösterdi , hem de CHP klasik tabanının gazını almaya çalıştı.
Kürt siyaseti ve Gülen hareketini, AKP'nin Barzani'yle olgunlaştırdığı "muhafazakar post-modern koalisyona" karşı, yeni siyasal müttefikler olarak işaret eden Sarıgül, bir büyükşehir belediye başkan "aday adayı" olmaktan çok, genel başkanlık iddiasında olan bir siyasi olarak konuştu. Daha önce, kurmadığı TDH'nın genel sekreteri H. Aydın'ın "Türkiye Birleşik Devletleri" başlığındaki federasyon önerisini de unutmadan bir yerlere yazmak gerek.
Buradan, 2014'te kırılganlığı artacak siyasal iklimin mi parametrelerini tartacağız, yoksa CHP içi tartışmaların mı? Meseleye hala parti içi rekabet boyutundan bakanlar, adaylık beklentisiyle temkinli olanlar, yarınki tabloda ezberleri bozulmuş biçimde, "rüzgar"ın etkisiyle, oradan oraya savrulabilirler.
Demedi demeyin...