Son günlerde "liberal" etiketli elitlerden ardı ardına siyasal iktidar aleyhinde demeçleri okuyunca , öncelikle 2010'da yazdığım "Liberal Faşizmin Siyasal İslam Serüveni" başlıklı yazımı tekrar yayınlayacaktım. http://www.hasturktv.com/arsiv/597.htm.
Ancak "ben demiştim" kolaycılığına düşmeden, "liberaller" adıyla Türk siyasal-toplumsal yaşamında "nam salan" yazar-çizer takımının geldiği noktayı "ibretle" bir kez daha gündeme getirmek istedim.
Sözkonusu "sayısı az etkisi fazla" mini topluluğun, bugünlerde moralleri bozuk.. Bir kısmı şaşkınlık, bir kısmı kızgınlık, bir kısmı aldatılmışlık, az bir kısmı da mahçubiyet içinde. Ancak "mahçubiyet" pek fazla yok. Zira mahçup olmak yani utanmak bir erdemdir. Son seçimlerde bile, Asmalımescit'te şimdi yasaklanan içki masalarında, seçim sonuçları geldikçe, "Oh CHP'ye iyi oluyor" diyen bu zevat, iştahla alkışladıkları "toplu tutuklama" yöntemlerini içeren iddianamelerin yeni versiyonlarında kendi adlarını görünce hüsrana uğradılar. Kimi tutuklandıklarında, "Oh iyi oluyor" dedikleri Kemalistler gibi henüz tutuklanmasalar da, sanık olmanın dışında, çalıştıkları gazeteler ya da TV'lerden kovuldular.
Oysa böyle mi olacaktı? Kemalizm, bürokratik ve askeri vesayetin ideolojisiydi? Vesayet tasfiye edilince, Siyasal İslam'dan "sivil demokrasi" çıkacaktı. Cumhuriyet'in kurucu değerlerini, NATO doktrinlerindeki "askeri darbelerin ideolojisi" olarak sunma kolaycılığı, rahmetli Ecevit'in deyimiyle "modacı aydınlar"ın takıntısı haline geldi.
"1968 kuşağı" olma ortak parantezi, bol diplomalı, bol maceralı bu arkadaşlara "dokunulmazlık" sağlamıştı. Ne o zaman marksisttiler, ne şimdi liberaller. Zaten partisi olmayan bir düşünce akımı olur mu? Hem de liberalizm gibi ciddi bir ideoloji, bu tür bir konjonktürel sapmaya izin verir mi?
Türkiye aydınlanmasına yani Kemalizm'e burun kıvıran, Siyasal İslam'la koalisyon yaptığını zanneden halbuki araçsal bir nitelik taşımaktan öteye geçemeyenler, post-modernizme teslim oldular. Bu çerçevede "küresel muhafazakarlığın gönüllü payandası" oldular. Ne var ki Siyasal İslam'ın "sonradan liberaller"le işleri bitti. Halbuki kendileri, Gramsci'nin tarif ettiği yeni paradigmanın "organik aydınları" olacaklarını düşlemişlerdi.
Yeni düzenin "yanaşmaları" olduklarını kavrarken, dışlandıklarını anladılar. Otoriter rejimin akıl hocalığına kaş kaldırarak ve aşağılayarak yön vermeye çalıştıkları "avamlığın" hücumlarına kendileri de uğrayınca son vermek zorunda kaldılar. Her din kutsaldır. Ancak din siyasete alet edilince, ortaya başka birşey çıkıyor. Siyasal İslam total bir ideoloji olarak, tuvalet yapma usülünden, cinsel ilişki yöntemleri ve yemek yeme biçimine kadar, yaşamın her alanına karışan ve bu karışmadan rahatsız olmayan tam tersi rahatsız olandan rahatsız olan bir tahammülsüzlüğü gücü tamamen eline geçirince, kendi toplumunu yaratma konusunda ilerleyince ve siyasal üst yapıyı tamamlayınca ortaya koydu. Totalden demokrasi çıkmıyordu. Liberaller afalladı. Bir bakıma engin tarih bilgilerini, obsesif körlükleriyle unutmuşlardı...
Ama iş işten geçti. Hazin öykünün sonunda, uğraştıkları Kemalistler'le benzer bir kaderi yaşayabilirler...
Ancak "ben demiştim" kolaycılığına düşmeden, "liberaller" adıyla Türk siyasal-toplumsal yaşamında "nam salan" yazar-çizer takımının geldiği noktayı "ibretle" bir kez daha gündeme getirmek istedim.
Sözkonusu "sayısı az etkisi fazla" mini topluluğun, bugünlerde moralleri bozuk.. Bir kısmı şaşkınlık, bir kısmı kızgınlık, bir kısmı aldatılmışlık, az bir kısmı da mahçubiyet içinde. Ancak "mahçubiyet" pek fazla yok. Zira mahçup olmak yani utanmak bir erdemdir. Son seçimlerde bile, Asmalımescit'te şimdi yasaklanan içki masalarında, seçim sonuçları geldikçe, "Oh CHP'ye iyi oluyor" diyen bu zevat, iştahla alkışladıkları "toplu tutuklama" yöntemlerini içeren iddianamelerin yeni versiyonlarında kendi adlarını görünce hüsrana uğradılar. Kimi tutuklandıklarında, "Oh iyi oluyor" dedikleri Kemalistler gibi henüz tutuklanmasalar da, sanık olmanın dışında, çalıştıkları gazeteler ya da TV'lerden kovuldular.
Oysa böyle mi olacaktı? Kemalizm, bürokratik ve askeri vesayetin ideolojisiydi? Vesayet tasfiye edilince, Siyasal İslam'dan "sivil demokrasi" çıkacaktı. Cumhuriyet'in kurucu değerlerini, NATO doktrinlerindeki "askeri darbelerin ideolojisi" olarak sunma kolaycılığı, rahmetli Ecevit'in deyimiyle "modacı aydınlar"ın takıntısı haline geldi.
"1968 kuşağı" olma ortak parantezi, bol diplomalı, bol maceralı bu arkadaşlara "dokunulmazlık" sağlamıştı. Ne o zaman marksisttiler, ne şimdi liberaller. Zaten partisi olmayan bir düşünce akımı olur mu? Hem de liberalizm gibi ciddi bir ideoloji, bu tür bir konjonktürel sapmaya izin verir mi?
Türkiye aydınlanmasına yani Kemalizm'e burun kıvıran, Siyasal İslam'la koalisyon yaptığını zanneden halbuki araçsal bir nitelik taşımaktan öteye geçemeyenler, post-modernizme teslim oldular. Bu çerçevede "küresel muhafazakarlığın gönüllü payandası" oldular. Ne var ki Siyasal İslam'ın "sonradan liberaller"le işleri bitti. Halbuki kendileri, Gramsci'nin tarif ettiği yeni paradigmanın "organik aydınları" olacaklarını düşlemişlerdi.
Yeni düzenin "yanaşmaları" olduklarını kavrarken, dışlandıklarını anladılar. Otoriter rejimin akıl hocalığına kaş kaldırarak ve aşağılayarak yön vermeye çalıştıkları "avamlığın" hücumlarına kendileri de uğrayınca son vermek zorunda kaldılar. Her din kutsaldır. Ancak din siyasete alet edilince, ortaya başka birşey çıkıyor. Siyasal İslam total bir ideoloji olarak, tuvalet yapma usülünden, cinsel ilişki yöntemleri ve yemek yeme biçimine kadar, yaşamın her alanına karışan ve bu karışmadan rahatsız olmayan tam tersi rahatsız olandan rahatsız olan bir tahammülsüzlüğü gücü tamamen eline geçirince, kendi toplumunu yaratma konusunda ilerleyince ve siyasal üst yapıyı tamamlayınca ortaya koydu. Totalden demokrasi çıkmıyordu. Liberaller afalladı. Bir bakıma engin tarih bilgilerini, obsesif körlükleriyle unutmuşlardı...
Ama iş işten geçti. Hazin öykünün sonunda, uğraştıkları Kemalistler'le benzer bir kaderi yaşayabilirler...