15 Haziran 2012 Cuma

ÇANKAYA ROTASI NETLEŞTİ...

Aylardan beri, Çankaya hakkında değişik senaryolar gündeme geliyordu. Zira Anayasa Mahkemesi'nde CHP'nin yaptığı itiraz, 28 Ağustos 2007'de "anayasadaki eski hükümlere" göre parlamento tarafından seçilen, ancak 2007 Ekim'inde yapılan referandumla "statüko değişikliği"ne  muhatap olan Cumhurbaşkanlığı makamının konumunu ilgilendiriyordu. Şöyle ki sayın Gül, 2007 yazında cumhurbaşkanlğına 7 yıllığına seçilmişti ve o zamanki mevcut hükümlere göre sadece 1 dönem görev yapabilirdi. Oysa Ekim referandumunda kabul edilen yeni hükümler, "cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi" ve görev süresinin "5+5" olması gibi bir biçimsel değişikliği getiriyordu.
Anayasa Mahkemesi'nin 15 Haziran 2012'de verdiği kararla, bu belirsizlik ortadan kalktı. Çünkü kimi uzmanlarca, Gül'ün 2012 Ağustos'unda, "yeni statüko" gereği, görev süresinin dolacağı ve bir nevi "erken cumhurbaşkanlığı seçimi"nin söz konusu olacağı belirtiliyordu. Bu da 2011 Haziran genel seçimlerindeki siyasal stratejisini , 2014'teki "cumhurbaşkanlığı seçimi" çerçevesinde hedefleyen Erdoğan'ın, "siyasal planları"nın altüst olması ve siyasette taşların "hazırlıksız biçimde" yerinden oynamasını getirecekti. Tüm endişe AKP'nin "Erdoğan'sız" kalması olasılığını barındırıyordu. Zaten Çankaya'da "Erdoğan dönemi"ne atfen getirilen "partili cumhurbaşkanı" formülü, "Özal'sız ANAP" ve "Demirel'siz DYP" deneyimlerinden yola çıkarak, "özene bezene" hazırlanmıştı.
Yüksek mahkeme, Gül'ün görev süresini 7 yıl olarak onaylayarak, Erdoğan'ın "2014 hedefleri"ni rahatlattı. Zaten o yüzden karar "mesai saatleri" içinde yani "borsa kapanmadan" ilan edildi. Bu piyasaları tedirgin eden değil, tam tersi rahatlatan bir karar oldu. Ancak kararın ikinci bölümünde, Gül'ün "ikinci kez" ancak bu sefer 5 yıllığına seçilebileceği hükmü var. "7+5" formülü, bir defalığına,  kağıt üzerinde de olsa gündeme gelmiş oldu. Bu önemli ve kayda değer bir boyutu ifade ediyor.
Teknik olarak Gül de, 2014'te "cumhurbaşkanlığına yeniden aday" olabiliyor. Ancak böylesine bir siyasal davranışın "Erdoğan'a rağmen" olması pek gerçekçi değil. Bununla birlikte, 2014'te Çankaya'ya çıkacak Erdoğan, hangi anayasal formülle görevini yapacaksa, Gül'ün de bir biçimde işlevsel kılınması gerekiyor. Eğer Gül'e "anayasal yollar" kapalı olsaydı, "siyaseten zorunlu emeklilik" gündeme gelecekken, "aday olmama özverisi", şimdiki sisteme göre "başbakanlık", eğer sistem değişirse belki de "güçlü bir dışişleri bakanlığı" seçeneklerini gündeme getirebilir.
Erdoğan'ın Çankaya hedefi ne kadar gerçekçiyse, "Gül'süz bir siyaset" kararının o kadar gerçekçi olmadığı değerlendirilebilir. Yüksek mahkemenin kararı, bir bakıma Gül'e 2014'te "siyasal minderde kalma" şansı bırakmıştır.
Erdoğan-Gül birlikteliği, Gül'ün siyasette kalması ile mümkün kılınabilir. Yoksa, "Gül'süz bir seçenek", AKP'de her ne kadar "partili cumhurbaşkanı" formülleri dillendirilse de "Erdoğan sonrası" gibi bir siyasal boşluk yaratabilir. Böylesine bir gelişmeyi, iki lider de "2023 hedefleri" zemininde istemez. Bir de Gülen faktörü var ki, Gülen ve cemaati de, "tek başına bir Erdoğan"dansa, Erdoğan-Gül ikilisini tercih eder...