9 Ağustos 2014'ten beri süren ABD'nin IŞİD'e yönelik hava operasyonları sürüyor. 14 Ağustos gündemine ise, Sincar bölgesine İngiliz SAS komandolarının indirildiği, (http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27004347.asp) kısa zamanda IŞİD bitmese de durdurulduğu, ancak operasyonel harekatın ucunun açık olduğu Beyaz Saray tarafından ifade edildi. (http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424052702303996604580083171095004334.html)
Bu bağlamda dikkat edilirse, ABD operasyonları, IŞİD'in Suriye'deki varlığına karşı değil, Irak'taki kazanımlarına karşı gerçekleştirildi. Bunda en önemli itici güç, 2014 Haziran'ında IŞİD'in Musul'u ele geçirmesi, akabinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne yönelmesi ve bu bölgenin başkenti Erbil'i hedef alması oldu.
Peki ABD'nin "kırmızı çizgisi" ne idi? Biraz önce ele aldığımız biçimiyle, petrol alanları ve güzergahlarının korunması, Barzani bölgesinin siyasal konumunun sürüdürülmesi olarak yorumlanabilir. Irak'ta Maliki'nin başbakanlığının ABD-İran uzlaşmasıyla sona erdiği bu günlerde, en azından kısa vadede, merkezi Irak yönetimi ile Barzani'nin IŞİD ilerlemesine karşı ortak bir tavır sergilemesi, bölgedeki yeni gelişme olarak göze çarpıyor. ABD'nin Aralık 2011'de çekildiği Irak'a, Ağustos 2014'te dönmesi sözkonusu mu? Bu tür bir analiz, konuyu saptırmak olur. ABD, Irak'tan çekildikten sonra, Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı askeri reaksiyon gösterirken, Suriye'deki IŞİD varlığına karşı harekete geçecek mi? Tam da bu aşamada, Suriye'de Mart 2011'den beri süren durumu anlamak gerekmektedir. ABD, Esad'ın devrilmesi uğruna, bölgedeki müttefiklerini de harekete geçirerek, IŞİD'in parasal, askeri gereksinimlerinin karşılanmasına göz yumdu. Türkiye sınırının Suriyeli mülteci akınıyla belirsizleştiği aşamada, IŞİD militanlarının Türkiye'de eğitim aldıkları iddiaları, Reyhanlı saldırısında yaşananlar, IŞİD militanlarının Türkiye'de tedavi gördüğü savları nedense 2013'ten sonra daha fazla konuşulmaya başlandı.
Zira ABD yönetimi, kısa vadede Esad'ın "kalıcı" olduğunu görürken, Suriye-Irak derinliğinde Sünni Arap coğrafyasında ilerleyen IŞİD, ABD menfaatlerini zedelemeye başlayınca, önlem alma gereğini hissetti. . Kontrol edilemeyen istikrarsızlık alanı, Doğu Akdeniz'den Basra'ya uzanan bir "devletsiz coğrafya"da, "yaşam alanı" ve "son adım stratejisi" net olmayan bir çerçeveyi ortaya koydu.
ABD, Ağustos 2014 itibarıyla, IŞİD'in daha da ilerlemesini engelleyerek, "dokunulmazları"nı sergiledi. Türkiye ise, kendisi hakkındaki savları azaltan bir "politika değişikliği" ile IŞİD ve Nusra Cephesi'ni "terörist" olarak nitelendirse de, Katar ile birlikte IŞİD'le ilgili suçlamalarda, uluslararası kamuoyunda teşhir direğine asılmaya çalışıldı.
İsrail'in Hamas'a yönelik operasyonunda, Mısır aracılığıyla "ateşkes" denemeleri yapılırken, ABD bölgede şimdilik Suriye hattında hareketsiz kalmakta, Irak'ta ise, IŞİD'in Batı-Orta Irak zeminindeki Sünni Arap yapılanmasına karşı, bir "kontr-mevzi" kurmaya gayret etmektedir.
IŞİD'in Türkmen ve Yezidiler'e karşı soykırım denemelerini durdurma adına , ABD "insani felaketleri önleme" konseptine tekrar sarılmakta, 1995'te Bosna, 1999'da Kosova'da NATO kimliğindeki benzer gerekçeli harekatların uzantısını, 2014'te sınırlı bir bakış açısıyla IŞİD'e yöneltmektedir.
Peki Irak'ta şimdilik duran IŞİD, Suriye'de ne yapacaktır? ABD, bölgede yeni operasyonları gündeme getirecek midir? Yoksa ABD, "kırmızı çizgilerinden" uzaklaşan IŞİD'i bölgesel bir realite olarak mı kabul edecektir? Barzani'nin Kürt bölgesi ve peşmergeleri ile, Rojava'daki PYD ve askeri uzantısı YPG, PKK'nin HPG'si, "genişletilmiş Kürdistan"ın takviyeli Kürt ordusu olarak, IŞİD'i ve bölgedeki diğer unsurları geriletecek midir? Büyük Kürdistan ete kemiğe bürünecek midir?
En önemlisi, Suriye'nin kaosuna yatırım yapan bölgedeki ABD müttefikleri, yeni gerçeklere çabuk ayak uydurabilecek midir?
Tüm bu sorularda aranan yanıtlar, ABD'nin IŞİD operasyonunun şifrelerini vermektedir...
Bu bağlamda dikkat edilirse, ABD operasyonları, IŞİD'in Suriye'deki varlığına karşı değil, Irak'taki kazanımlarına karşı gerçekleştirildi. Bunda en önemli itici güç, 2014 Haziran'ında IŞİD'in Musul'u ele geçirmesi, akabinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne yönelmesi ve bu bölgenin başkenti Erbil'i hedef alması oldu.
Peki ABD'nin "kırmızı çizgisi" ne idi? Biraz önce ele aldığımız biçimiyle, petrol alanları ve güzergahlarının korunması, Barzani bölgesinin siyasal konumunun sürüdürülmesi olarak yorumlanabilir. Irak'ta Maliki'nin başbakanlığının ABD-İran uzlaşmasıyla sona erdiği bu günlerde, en azından kısa vadede, merkezi Irak yönetimi ile Barzani'nin IŞİD ilerlemesine karşı ortak bir tavır sergilemesi, bölgedeki yeni gelişme olarak göze çarpıyor. ABD'nin Aralık 2011'de çekildiği Irak'a, Ağustos 2014'te dönmesi sözkonusu mu? Bu tür bir analiz, konuyu saptırmak olur. ABD, Irak'tan çekildikten sonra, Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı askeri reaksiyon gösterirken, Suriye'deki IŞİD varlığına karşı harekete geçecek mi? Tam da bu aşamada, Suriye'de Mart 2011'den beri süren durumu anlamak gerekmektedir. ABD, Esad'ın devrilmesi uğruna, bölgedeki müttefiklerini de harekete geçirerek, IŞİD'in parasal, askeri gereksinimlerinin karşılanmasına göz yumdu. Türkiye sınırının Suriyeli mülteci akınıyla belirsizleştiği aşamada, IŞİD militanlarının Türkiye'de eğitim aldıkları iddiaları, Reyhanlı saldırısında yaşananlar, IŞİD militanlarının Türkiye'de tedavi gördüğü savları nedense 2013'ten sonra daha fazla konuşulmaya başlandı.
Zira ABD yönetimi, kısa vadede Esad'ın "kalıcı" olduğunu görürken, Suriye-Irak derinliğinde Sünni Arap coğrafyasında ilerleyen IŞİD, ABD menfaatlerini zedelemeye başlayınca, önlem alma gereğini hissetti. . Kontrol edilemeyen istikrarsızlık alanı, Doğu Akdeniz'den Basra'ya uzanan bir "devletsiz coğrafya"da, "yaşam alanı" ve "son adım stratejisi" net olmayan bir çerçeveyi ortaya koydu.
ABD, Ağustos 2014 itibarıyla, IŞİD'in daha da ilerlemesini engelleyerek, "dokunulmazları"nı sergiledi. Türkiye ise, kendisi hakkındaki savları azaltan bir "politika değişikliği" ile IŞİD ve Nusra Cephesi'ni "terörist" olarak nitelendirse de, Katar ile birlikte IŞİD'le ilgili suçlamalarda, uluslararası kamuoyunda teşhir direğine asılmaya çalışıldı.
İsrail'in Hamas'a yönelik operasyonunda, Mısır aracılığıyla "ateşkes" denemeleri yapılırken, ABD bölgede şimdilik Suriye hattında hareketsiz kalmakta, Irak'ta ise, IŞİD'in Batı-Orta Irak zeminindeki Sünni Arap yapılanmasına karşı, bir "kontr-mevzi" kurmaya gayret etmektedir.
IŞİD'in Türkmen ve Yezidiler'e karşı soykırım denemelerini durdurma adına , ABD "insani felaketleri önleme" konseptine tekrar sarılmakta, 1995'te Bosna, 1999'da Kosova'da NATO kimliğindeki benzer gerekçeli harekatların uzantısını, 2014'te sınırlı bir bakış açısıyla IŞİD'e yöneltmektedir.
Peki Irak'ta şimdilik duran IŞİD, Suriye'de ne yapacaktır? ABD, bölgede yeni operasyonları gündeme getirecek midir? Yoksa ABD, "kırmızı çizgilerinden" uzaklaşan IŞİD'i bölgesel bir realite olarak mı kabul edecektir? Barzani'nin Kürt bölgesi ve peşmergeleri ile, Rojava'daki PYD ve askeri uzantısı YPG, PKK'nin HPG'si, "genişletilmiş Kürdistan"ın takviyeli Kürt ordusu olarak, IŞİD'i ve bölgedeki diğer unsurları geriletecek midir? Büyük Kürdistan ete kemiğe bürünecek midir?
En önemlisi, Suriye'nin kaosuna yatırım yapan bölgedeki ABD müttefikleri, yeni gerçeklere çabuk ayak uydurabilecek midir?
Tüm bu sorularda aranan yanıtlar, ABD'nin IŞİD operasyonunun şifrelerini vermektedir...