8 Şubat 2014 Cumartesi

SİSTEM DIŞI KALMAK...

Ülkemizde gündemi izlemek epey zor. Bir türlü anlamını bilmedikleri "algı yönetimi" konusu, öylesine rotasız ve anlamsız kullanılıyor ki, "enformasyon kirliliği" ve yarattığı kaos, gerçekten neler olup bittiği konusunda Türk kamuoyunun hakikatleri öğrenmesini zorlaştırıyor.

Aylardan beri Türkiye'nin "gri" alanda bulunduğu bir sorun var. OECD bünyesinde Türkiye'nin de üye olduğu Financial Action Task Force (Finansal Eylem Görev Gücü), çeşitli zirvelerinde Türkiye'nin terörizmin finansı konusunda, "gri" alanda olduğunu ilan ediyor, Türkiye'nin üyeliğinin askıya alınması gündeme geliyor, ancak konu yalnızca "diplomasi" ya da "ekonomi" sayfalarında, uzmanlık görüşü çerçevesinde dile getiriliyor.(http://www.fatf-gafi.org/documents/documents/outcomesofthefatfplenary20-22february2013.html)

ABD Hazine Bakanlığı'nın "terörizmin finansmanı" ve "desteklenmesi" konusundaki açıklamalarda, Türkiye'yi de ele alması, bir "flaş haber" başlığı olmaktan öteye gidemiyor. Oysa, Hazine Bakanlığı açıklamasında çok ağır ifadeler var. Gözlerini anti-semitizm bürümüş birtakım kesimler, David Cohen'in "etnik kimliği" zeminindeki değerlendirmelerle, "komplo teorisi" aramaktan kurtulamıyor, sadece "düğmeye basıldı" türünden yorumlarda bulunuyorlar.

Standart and Poors'un Türkiye'nin "notunu" düşürmesi de uluslararası komployla açıklanınca, tüm dünyayı "düşman", kendimizi de "düşmanlarla sarılı" bir paranoya algılamasını tekrarlamış oluyoruz.
(http://www.bloomberg.com/news/2014-02-07/turkey-outlook-cut-by-s-p-citing-hard-landing-risk.html)

Her bir konu başlığı, kendi içinde binlerce riski barındırıyor. Türkiye'de siyasal iktidar, kendi söyleminin esiri durumuna gelerek, hükümet ettiği devletin kaderini, yalnız kendisine bağlayarak, ülkenin içinde bulunduğu "değerler sistemi"ni yadsıyan, finansal sistemi yok sayan bir "tavır" içinde, kendi tabanını konsolide etmeye çalışıyor. 17 Aralık 2013'ten beri devam eden "yolsuzluk soruştırmaları"nda, emniyet ve yargı güçlerinin işten el çektirilmesi, sürekli yeni görevden alma ve atamaların sürmesi, en son da, "internet yasası" bağlamında, "ifade özgürlüğü"nin kısıtlanması kararları, yine Batı'daki demokratik sistemden, AB sürecinden kopmak, demokrasiyi araçsallaştırıp, hibrit bir rejimi, otoriter bir siyaseti ve toplumsal yaşamı dikte etmek anlamına geliyor.

12 Şubat 2014'teki FATF zirvesinde terörün finansmanı konusunda "kara listeye" alınma tehlikesi yaşayan Türkiye, (http://www.fatf-gafi.org/documents/news/fatf-plenary-feb-2014.html), ABD Hazine Bakanlığı tarafından İran bağlantılı konularda soru işaretleriyle ele alınmaya devam ediyor.
(http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-21361798)

Sistemin dışında kalmak, çok stratejik bir karardır.
Sadece öfkeyle açıklanamaz.
Tekrar aynı soru zihinlere geliyor. Türkiye nereye???