12 Aralık 2013 Perşembe

"BALBAY'A ÖZGÜRLÜK..."

Yazının başlığı, aynı zamanda Balbay'ın "uzun tutukluluğu"na karşı verilen mücadelenin simgesi, adı haline gelmişti.
9 Aralık 2013 akşamı, CHP İzmir milletvekili, Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay, Anayasa Mahkemesi'nin uzun tutukluluk konusunda aldığı karardan sonra, yerel mahkemenin de bu karara uymasıyla tahliye edildi. Ergenekon davasında, Özel Yetkili Mahkeme'nin Ağustos 2013'de verdiği hükümler, kamuoyu vicdanında çok tartışılmış, Mustafa Balbay da, 34 yıl hüküm giymişti. Bununla birlikte, temyize giden karar, Yargıtay'da kesinleşmediğinden, Balbay hala sanık sıfatında ve tutukluluğu neredeyse 5 yılı bulan bir aşamaya gelmişti.
Mustafa Balbay, pozitif enerjisi, gülümseyen yüzüyle, kin ve nefret değil, uzlaşma mesajları verdi. 10 Aralık'ta ise, TBMM'de milletvekili yemini ederek, mesaisine başladı. 14 Aralık'ta ise, seçim bölgesi İzmir'de açılışlara katılacak ve CHP İzmir İl Başkanlığı'nı ziyaret edecek.
2007 Haziran'ında "Ümraniye Soruşturması" olarak gündeme gelen, 2008'de başlayan ve adına dalga denilen, seri ve kitlesel tutuklamalarla kamuoyunun gündemini uzun süre meşgul eden Ergenekon davasının yerel mahkemedeki süreci, 2013'te bittiyse de, Yargıtay aşaması sürüyor.
Sözkonusu davaya koşut olarak, subayların yargılandığı Balyoz Davası da Özel Yetkili Mahkeme aşamasından sonra, Yargıtay'da onandı ve hükümler kesinleşti.
Malum, Ergenekon davasında, sapla saman birbirine karıştı. Akademik dünyadan, gazetecilerden ve subaylardan oluşan sanıklar, birbiriyle bağdaştırıldı. Bavullarda sözde belge taşıyan, sözde gazeteci, şimdi Cemaat-Hükümet geriliminde, siyasal iktidarı tehdit ediyor, elinde yeni bavullar olduğunu ifade ediyor.
Mustafa Balbay da, malum davada, gazeteci kimliği ve aktif kişiliğiyle dikkat çekti. Cezaevi'ndeyken milletvekili seçildi, görevine ancak 2.5 yıl sonra başlayabildi.
Oda TV davasındaki sanıkların (başka davalardan halen tutuklu Hanefi Avcı ve Yalçın Küçük dahil) tahliye kararları, Redhack davasındaki tahliyelerle, yeni bir trendin somutlaştığı gözüküyor.
Kimi bunu yaklaşan yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, kimi Gezi sürecine, kimi Cemaat-Hükümet gerilimine, kimi de farklı yaklaşımlara dayandırıyor.
Aslında dile getirdiğimiz yorumlar bile, önemli bir sorunu işaret ediyor. Yargının siyasal iktidar ya da malum Cemaat'in etkisinde olduğu iddiaları ve imaları, ne kadar derin bir "problematik" içinde olduğumuzu gösteriyor.
Türkiye'nin sahip olduğu modernleşme birikimi, içinde yer aldığı Batılı değerler sistemi ve dahil olduğu kurumsal ittifaklar; küresel standartlarda bir piyasa ekonomisi, çoğulcu demokrasi ve bağımsız yargıyı gerektiriyor. Bu bir bakıma çağcıl anlamdaki "ulusal güvenlik parametreleri"dir.
Ne geçmişteki askeri vesayet, ne de günümüzde tartışılan sivil vesayet biçimleri, bu ihtiyaçlara yanıt vermektedir.
Cumhuriyet'in kurucu değerleri ile küresel zemindeki taleplerin çakıştığı nokta, tam da bu dediklerimizi teyit ediyor.
Umarım ki, "Balbay'a özgürlük", hem tartışmalı davaların "yeniden yargılama" ile  kamuoyu vicdanında yer almasına, hem de uzun tutukluluk hallerinin sona ermesine vesile olur.
Tekrar geçmiş olsun sevgili Balbay...