Şu siyaset nelere kadir? Birtakım ezberlerle, dinsel-ideolojik önyargılarla örülü sanılan bir süreç, her seferinde gerçek içeriğini bir kez daha yineliyor. Peki nedir o? "Türkiye-İsrail Üçgeni" kitabımdaki ana kurgu, iki ülkenin belirgin ortak özelliğinin ABD müttefiki olmaları üzerineydi. Bu bağlamda, "ikili gözüken ilişkiler"de, belirleyici üçüncü ülkenin ABD olması, yaşanan pek çok gelişmeyi de ifade ediyordu. Ne Ortadoğu'daki karışık dengeler, ne dinsel farklılıklar, ne Arap komşular asal eleman değillerdi.
21 Mart 2013 günü Türkiye'nin gözleri, PKK terör örgütünün başı Öcalan'ın Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarında okunan konuşmalarına odaklanırken, beraberinde büyük bir tartışma dalgasının da temelleri atılmış hissediliyordu. Oysa 22 Mart 2013 Türkiye için başka bir konuda yani "İsrail'le ilişkilerde" milat oldu. Filmi biraz geriye saralım. 31 Mayıs 2010'da rotası Gazze, hedefi Gazze'ye yönelik İsrail ablukasını kırmak olan Mavi Marmara gemisinin, uluslararası sularda İsrail komandoları tarafından engellenmesi ve 9 Türk yurttaşının yaşamını kaybetmesi söz konusu olunca, artık Türkiye-İsrail ilişkilerinin tarihe karışacağı hatta silahlı çatışma olasılığının arttığı yorumları yapılmıştı.
2008 Aralık-2009 Ocak sürecinde, İsrail tarafından Gazze'de Hamas'a yönelik gerçekleştirilen "Dökme Kurşun Operasyonu", Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gerilimin başlangıcı olmuştu. 31 Ocak 2009'da Davos'ta Erdoğan'ın İsrail cumhurbaşkanı Peres'e yönelik "one minutes" çıkışı, 2009 Ekim'inde Türkiye'nin İsrail'i "uluslararası tatbikattan" çıkarması, TRT'de İsrail askerlerini "bebek katili" gösteren "Ayrılık" dizisi ve Kurtlar Vadisi Pusu'nun ikili ilişkilerde kriz yaratması derken, 2010'da Mavi Marmara artık bir "zirve" yapmıştı.
BM tarafından kurulan komisyon, 2011 Eylül'ünde Mavi Marmara raporunu açıklayınca, Türkiye kendisinin hakkının yendiğini ifade ederek, İsrail'le ilişkileri "ekonomi hariç" askıya aldı ve ilişkilerin normalleşmesi için 3 konuda talepte bulundu.
1- İsrail'in Mavi Marmara'da yaşamını kaybeden Türk yurttaşları için özür dilemesi.
2- Ölen yurttaşlar için tazminat ödenmesi.
3- Gazze'ye yönelik İsrail ablukasının kaldırılması
Bu koşullar yerine getirilmedikçe, Türkiye-İsrail ilişkilerinin devam etmeyeceği bizzat Dışişleri Bakanı Prof.Davutoğlu tarafından ilan edildi.
22 Mart 2013'te ABD Başkanı Obama'nın İsrail ziyareti sırasında, İsrail başbakanı Netenyahu, başbakan Erdoğan'ı telefonla aradı, yanındaki Obama'ya telefonu verdi, tekrar kendisi telefonu aldı ve İsrail'in resmi açıklamasına göre, Mavi Marmara'da ölen Türk yurttaşları için özür diledi, ölen yurttaşlar için tazminat ödeyeceğini açıkladı ve Gazze'ye yönelik sivil ürünlerin geçişine izin vereceğini yani "ablukanın kalkacağını" açıkladı. Erdoğan özrü ve diğer talepleri kabul etti, Türk Dışişleri Bakanlığı "özrün Türk halkı adına kabul edildiğini" açıkladı. İki liderin ilişkileri geliştirmek için uzlaştığı ortaya konuldu.
Peki neden bu özür şimdi geldi? Öncelikle ABD'nin bölgedeki iki müttefikinin aralarının bozulmasından duyduğu rahatsızlık ortadaydı. Öte yandan ABD Başkanı Obama'nın Kongre'deki Cumhuriyetçi çoğunlukla yaşadığı gerginlikler ve iç politikadaki rahatsızlıklar bir "politik abluka" ortamı yaratmıştı. İsrail gezisinde bölgeye yeni bir "Filistin barış süreci" getiremeyen Obama, "Türkiye-İsrail barışı"nın mimarı olma girişimiyle yetindi.
Öte yandan şiddeti artan Suriye kaosu, Irak'ta Maliki, Lübnan'da Hizbullah derken hep İran'la sorun yaşayan ABD, Türkiye-İsrail barışına her zamankinden çok daha fazla gereksinim duydu. Sözde Arap Baharı'ndan sonra, İhvan-El Kaide sarmalıyla zor günler yaşayan ABD dış politikası, bir taraftan da "İsrail'in izolasyonu" durumuyla karşı karşıya kaldı.
Barzani'nin Irak'ta güçlenmesi, Suriye'de daha ılımlı bir muhalefetin oluşması, Lübnan'da Hariri'nin yeniden iktidara gelmesi, Ürdün ve Suudi krallarının güvenliği hep bu eksende kendisini ortaya koydu.
Mavi Marmara AKP iktidarınca, kendi iç hegemonyasını sağlamlaştırmak için kullanılmıştı. Şimdi de İsrail'den "özür" dilettiren bir imaj, "hedef 2023"ün gerçekleşmesinde pay sahibi olur mu?
Bu pilav daha çok su kaldırır?