2011'de Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'de yaşanan "sözde Arap Baharı" hareketleri, fiilen İhvan dalgasına dönüştü. Yıllarca ABD destekli diktatörlüklerle yönetilen rejimler, İhvan türü yapılara dönüşür/dönüştürülürken, söz konusu süreç Batı tarafından "özgürlük hareketleri" ve "Arap uyanışı" olarak değerlendirildi. Aslında, Demokrat Obama, yeni muhafazakar Huntington'ın "uygarlıklar çatışması" tezine uygun düşen bir siyasal işbirliği sergiledi. Şöyle ki, İhvan rejimleri, her ne kadar, "serbest seçimler"le gelse de, İslamcı esaslara göre "yeni bir hakikat" inşa ederek, parlamento, siyasal partiler ve tüm bir siyasal alanı İslamcı paradigmaya göre yapılandırmaya başladı. Böylece İslamcı bir yaşam tarzı, devlet eliyle ve güdümüyle, halkların daha henüz siyasal talepleri anlaşılmadan, yeni bir elbise olarak giydirildi.
Ekonomik-sosyal arayışların, devrim altyapısının, bu hareketleri başlatmayan ancak "en örgütlü" İhvan tarafından "çalınması, Batılı olmayan ancak Batıcı bir "Sünni rejimler zincirini" doğurmaya başladı. Tunus'ta Raşid Gannuşi'nin "Ennahda"sı, Mısır'da Mursi'yi cumhurbaşkanı seçtiren "Özgürlük ve Adalet Partisi", İhvan'ın "değişik versiyonları" olarak, "çalınan devrim" süreçlerinin ardından iktidara geldiler. Tunus'ta "laik cumhurbaşkanı ve kurumlar", Mısır'da "cunta" ile siyasal hesaplaşması süren İhvan, Yemen'de "diktatör kaçtıktan" sonra eski rejim sürse de, bu ülkede de "siyasal yaptırımını" güçlendirdi. Libya'da seçimleri kaybetse de, "ikinci parti" olarak, siyasal gücünü sürdürüyor.
Sıra geldi Suriye'ye. Irak'taki BAAS rejimini çökerten ABD ve Batı kampı, şimdi de Suriye'deki "son BAAS rejimi"ni yıkma gayretinde gözüküyor. Unutmayalım ki, her iki ülke de "Arap milliyetçiliği"nin çok güçlü olduğu bir iklime sahiptiler. Bugünkü Irak'ta, Sünni Kürt, Sünni Arap ve Şii Araplar ayrışmaya hazırlanırken, ABD döneminde Irak başbakanlığına atanan Maliki, şimdi Şii Arap bir lider olarak "İran yanlısı" olarak gösteriliyor. Suriye'de ise yönetime hazırlanan ve 20 Temmuz 2012'de Türkiye'de düzenledikleri bir basın toplantısıyla partileşme kararı alan İhvan, "silahlı kanadı" Hür Süriye Ordusu'yla, tüm Suriye'nin değil ama Sünni Suriyeliler'in iktidarı olmaya hazırlanıyor. 18 Temmuz'da Hür Suriye Ordusu'nun üstlendiği, Suriye savunma bakanının,cumhurbaşkanı danışmanının ve savunma bakanı yardımcısının öldürüldüğü ve içişleri bakanının ağır yaralandığı saldırı, sonradan yalanlansa da, Suriye devlet başkanının Lazkiye'ye kaçtığı, eşinin Rusya'ya sığındığı gibi söylentileri gündeme getirdi. Öte yandan Suriye'nin Irak ve Türkiye sınırının Hür Suriye Ordusu tarafından ele geçirildiği savları, Esad rejiminin sonu geldi izlenimini doğurdu. Esad ve Lazkiye'nin yan yana gelmesi işaret edici bir tercihi ifade ediyor. Zira İhvan Suriyesi'ne teslim olmayacak Nusayriler'in Lazkiye merkezli bir devletleşmeye gidecekleri ağırlıklı olarak konuşuluyor. Suriyeli Kürtler'in de ülkenin kuzeydoğusunda PKK terör örgütünün yöneteceği bir konuma sürüklendikleri hatta şimdiden Kürtler'in "kendi yönetimleri"ni kurdukları somut bir gerçek.
Irak BAAS'ı, Sünni Arap azınlıkla Şii Arap çoğunluğu ve Sünni Kürtler'i yönetirken, Suriye BAAS'ı, Nusayri azınlıkla Sünni Araplar ve Sünni Kürtler'i yönetti. Bugün ise İhvan, Sünni Arap çoğunluğu öne çıkararak, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye aracılığıyla, Sünni kuşağının desteğini alıyor. Bu Lübnan'daki Hizbullah'ın da çökmesi demek...
Suriye İhvanı Sünni İslamcı siyasetiyle İhvan kuşağının "son halkası", "son BAAS rejimi"nin celladı olmaya hazırlanıyor. Ortadoğu'yu Batılı olmayan, Batı'ya hizmet eden ancak demokrasileri imkansız kılan bir İslamcı gelecek bekliyor. Huntington'ın dediği oluyor. Uygarlıklar Çatışması zemininde Ortadoğu, İslamcı bir geleceğe mahkum bırakılıyor. Elbette piyasa ekonomisinden ödün vermeden...
Ekonomik-sosyal arayışların, devrim altyapısının, bu hareketleri başlatmayan ancak "en örgütlü" İhvan tarafından "çalınması, Batılı olmayan ancak Batıcı bir "Sünni rejimler zincirini" doğurmaya başladı. Tunus'ta Raşid Gannuşi'nin "Ennahda"sı, Mısır'da Mursi'yi cumhurbaşkanı seçtiren "Özgürlük ve Adalet Partisi", İhvan'ın "değişik versiyonları" olarak, "çalınan devrim" süreçlerinin ardından iktidara geldiler. Tunus'ta "laik cumhurbaşkanı ve kurumlar", Mısır'da "cunta" ile siyasal hesaplaşması süren İhvan, Yemen'de "diktatör kaçtıktan" sonra eski rejim sürse de, bu ülkede de "siyasal yaptırımını" güçlendirdi. Libya'da seçimleri kaybetse de, "ikinci parti" olarak, siyasal gücünü sürdürüyor.
Sıra geldi Suriye'ye. Irak'taki BAAS rejimini çökerten ABD ve Batı kampı, şimdi de Suriye'deki "son BAAS rejimi"ni yıkma gayretinde gözüküyor. Unutmayalım ki, her iki ülke de "Arap milliyetçiliği"nin çok güçlü olduğu bir iklime sahiptiler. Bugünkü Irak'ta, Sünni Kürt, Sünni Arap ve Şii Araplar ayrışmaya hazırlanırken, ABD döneminde Irak başbakanlığına atanan Maliki, şimdi Şii Arap bir lider olarak "İran yanlısı" olarak gösteriliyor. Suriye'de ise yönetime hazırlanan ve 20 Temmuz 2012'de Türkiye'de düzenledikleri bir basın toplantısıyla partileşme kararı alan İhvan, "silahlı kanadı" Hür Süriye Ordusu'yla, tüm Suriye'nin değil ama Sünni Suriyeliler'in iktidarı olmaya hazırlanıyor. 18 Temmuz'da Hür Suriye Ordusu'nun üstlendiği, Suriye savunma bakanının,cumhurbaşkanı danışmanının ve savunma bakanı yardımcısının öldürüldüğü ve içişleri bakanının ağır yaralandığı saldırı, sonradan yalanlansa da, Suriye devlet başkanının Lazkiye'ye kaçtığı, eşinin Rusya'ya sığındığı gibi söylentileri gündeme getirdi. Öte yandan Suriye'nin Irak ve Türkiye sınırının Hür Suriye Ordusu tarafından ele geçirildiği savları, Esad rejiminin sonu geldi izlenimini doğurdu. Esad ve Lazkiye'nin yan yana gelmesi işaret edici bir tercihi ifade ediyor. Zira İhvan Suriyesi'ne teslim olmayacak Nusayriler'in Lazkiye merkezli bir devletleşmeye gidecekleri ağırlıklı olarak konuşuluyor. Suriyeli Kürtler'in de ülkenin kuzeydoğusunda PKK terör örgütünün yöneteceği bir konuma sürüklendikleri hatta şimdiden Kürtler'in "kendi yönetimleri"ni kurdukları somut bir gerçek.
Irak BAAS'ı, Sünni Arap azınlıkla Şii Arap çoğunluğu ve Sünni Kürtler'i yönetirken, Suriye BAAS'ı, Nusayri azınlıkla Sünni Araplar ve Sünni Kürtler'i yönetti. Bugün ise İhvan, Sünni Arap çoğunluğu öne çıkararak, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye aracılığıyla, Sünni kuşağının desteğini alıyor. Bu Lübnan'daki Hizbullah'ın da çökmesi demek...
Suriye İhvanı Sünni İslamcı siyasetiyle İhvan kuşağının "son halkası", "son BAAS rejimi"nin celladı olmaya hazırlanıyor. Ortadoğu'yu Batılı olmayan, Batı'ya hizmet eden ancak demokrasileri imkansız kılan bir İslamcı gelecek bekliyor. Huntington'ın dediği oluyor. Uygarlıklar Çatışması zemininde Ortadoğu, İslamcı bir geleceğe mahkum bırakılıyor. Elbette piyasa ekonomisinden ödün vermeden...