Dünyanın en güzel ülkelerinden biri olan, 2230 yıllık Türk devlet geleneğinin devamı, büyük Atatürk'ün mirası laik, demokratik sosyal, hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti, aynı zamanda siyasal, sosyal yaşam mücadelesi en güç coğrafyalarından birini ifade ediyor. Coğrafyalar dememin sebebi, sadece Misak-ı Milli zemininde değil, özellikle Soğuk Savaş sonrası, mevcut potansiyelin ortaya daha da fazla öne çıkmasıyla; Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu ve elbette Türk dünyası ile, içte ve dışta ciddi anlamda bir zenginliğin ortaya çıkmasıdır. Bu da büyük devlet olmanın en yaşamsal zorluklarından birini ortaya koyuyor.
Akademik mesleğimiz gereği, kendi düşüncelerimizi, medya ve sosyal medyada dillendirirken, günlük politikaya girmemeye çalışıyoruz. Buna uymayan, seçim öncesi, bulunduğu politik kampta, daha fazla alkış almak için, çığırtkanlığa varacak düzeyde, polemiklere ve hakaretamiz söylemlere varan meslektaşlarımızı, gazetecileri ve kerameti kendinden menkul uzmanları görüyoruz. Bu arada, kutuplaşmanın etkisiyle, bulunduğumuz kanallara göre, bizleri kategorize etmeye çalışan, içinde yer aldıkları siyasal yapıların savrulma ve mutasyonlarını göz ardı ederek, grup psikolojisiyle, seferber olanları da elbette kişisel dostlukların varlığı/yokluğu hanesine kaydediyoruz.
Haziran 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine 18 ay kalsa da, artık Türkiye, eski siyasetçilerin deyimiyle, seçim sath-ı mailine girmiştir. İki kutuplu ve iki ittifaklı, siyasal iletişimdeki karşılığıyla, indirgemeci bir siyasal rekabetin, Türkiye'nin gerçeklerine uymadığı bir gerçektir. Olmadık ittifaklar belirdikçe, bu dediğimiz daha iyi anlaşılabilir.
Kısa vadede, sistem değişikliği zor gözükmektedir. Tercihim "güçlendirilmiş" başlığında değil, gerçekten bir parlamenter sistem olsa da, realist düzeyde, 360 sandalyeye ulaşacak bir siyasal çoğunluk, 18 ayda ortaya çıkmayacaktır. Hiç olmazsa, senatonun kurulduğu, dengeleme-denetleme yüzeyinde bir oydaşmanın, siyasetin farklı zeminlerinde bir uzlaşmayla mümkün olabileceğini düşünüyorum. Bu çerçevede zor olsa da, imkansız değildir.
İlk aşamada altını çizeceklerim şunlardır:
1- Kişisel anlamda tarafımız Cumhuriyet taraftarlığı, Atatürk'ün kurduğu laik, demokratik sistem yüzeyinde, yine Atatürk'ün ideolojisi olan Türk Milliyetçiliği'nde tezahür etmektedir. Bu tarih, 2230 yıllık bir kadim gelenektir, bilinmiyorsa, öğrenilmesi gerekir. Atatürk, " Türk hürriyetsiz olmaz", demiştir, Türk devletsiz olmaz, Mete Han'dan, Attila'ya, Fatih Sultan Mehmet'e, Atatürk'e uzanan KIZIL ELMA, dünya döndükçe var olacak bir hedef ve bayraktır..
2- Bölücü siyaset asla siyasette yerel ve genel düzeyde meşrulaştırılamaz.
3- İttifak siyaseti, bugünkü sistemin yansımasıdır. Mutlaka, üçüncü yollar vardır, siyaset bunu ortaya koyar.
4- Devletin temel politikalarına muhalefet edilmez; yakın tarihte Kıbrıs dahil olmak üzere hükümetler farklı siyasal tercihlerine karşın, devlet politikasında süreklilik arz etmiştir. Bugün Doğu Akdeniz'den Kafkasya^ve Afrika'ya uzanan, Kıbrıs dahil, dış politika bekadır, İsmet Paşa'nın dediği gibi, bu bekaya alaysı bakmanın karşılığı, "Vatan pahasına siyaset olmaz" vecizesinde karşılık bulmaktadır.
5- İkinci Cumhuriyetçi, fetöcü unsurlar, siyaseten geçmişte kim yanlış yapmıştı suçlamasının bahanesiyle, siyasete taşınamaz, elbette siyasetin tüm tarafları bu konuyla ilgili hesap vermelidir, bugün de söz konusu unsurlarla birlikte yer alarak, kimse Atatürk'ün gölgesine sığınamaz.
6- Bugünkü zeminde, uzun yıllardır süren bir iktidar yıpranması tartışılmaktadır. Tartışmanın yeri siyasettir, sokak değildir, siyaseten ülkemize yönelik suikastlerin en son örneği , 15 Temmuz kalkışmasında gözlemlenmiştir. Devlet geleneğimiz, Cumhuriyet ve demokrasi birikimimizle, itidalle, siyaseten devam ya da değişim gündeme gelecektir. Türkiye ciddi bir devlettir, bizce uzun bir siyasal kampanya dönemi başlamıştır.
7- 18 aylık seçim kampanyalarında, edep, adap ve demokratik olgunlukla, tüm taraflar hareket etmelidir. Siyasal kadrolar geçici, DEVLET kalıcıdır. Aslolan TÜRK MİLLETİ, milleti de yaşatan DEVLET'tir.
8- Atatürk'ün düşüncelerine laf edemeyenler, zaman zaman tarafsızlığımızı -ki hiç bir birey tarafsız değildir- (tarafımızı yazıda ifade ettik) kaybettiğimizi dile getirerek, o düşüncelere karşı duruşlarını, ortaya koymaktadırlar. Atatürk'ü anlayın, aydınlanmacı, Cumhuriyetçi, Türk Milliyetçiliği kimliğini, halkçı, anti-emperyalist bakış açısını, içinize sindirin, sindiremiyorsanız, onun tarihsel kişiliği altında, başka ideolojilere sığınmayın.
9- Bundan sonra, iç politikada, daha net tahliller yapacağım. Bekleyin...