5 Aralık 2012'de Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanan "Büyükşehir Yasası", yeni bir siyasal-sosyal yapının inşası olarak değerlendirilmektedir. Kimi çevreler yeni yasal düzenlemeyi, federasyon-yerelleşme hattında ele almaktadır. Aslında yerelleşme ve federasyon terimleri arasında bir orantısal ilişki yoktur. Pekala Türkiye gibi merkezden yönetim esasları çevresinde idari yapıya sahip ülkelerde de, "yerinden yönetim" esasları uygulanmaktadır.
"Ratingi" yüksek komplo teorilerinde, eyaletleşme ve federe yapılar kurma biçiminde ifade edilen gelişmeler aslında tevatürdür. Öncelikle yasal düzenlemede, il genel meclisleri ve il özel idarelerinin büyükşehirlerden kaldırılması ve yetkilerinin büyükşehir belediyelerine devredilmesi; bu bağlamda büyükşehir sınırlarının il sınırı kabul edilmesi kesinlikle bir yerelleşme adımı değildir. Tam tersine, siyasal iktidar, 2014'te öngördüğü "süper başkanlar"la, bir otoriter hiyerarşiyi ortaya koymaktadır. Zira, pek çok denetim mekanizması ortadan kaldırılmakla kalmamakta, yerel yönetimler zayıflatılmakta, ilçe belediyeleri tırpanlanmaktadır. İmar yetkisi fiilen bakanlık ve TOKİ'ye devredilmektedir.
Muhalif büyükşehir belediyeleri ise, valilere bağlı olan "yatırım izleme komisyonları" ile kıskaç altına alınmaktadır. Sayın başbakanın söz ettiği "valilerin seçimle işbaşına gelmesi" önerisi de, aslında belediye ve vilayeti birleştirmek, devlet mekanizmasını, iktidar partisinin tekeline ve vesayetine bırakmak biçiminde yorumlanmaktadır.
CHP milletvekili ve yöneticisi olan Prof.Dr. Birgül Ayman Güler, 2004'te gündeme getirilen "kamu yönetimi çerçeve tasarısı" üzerine yaptığı değerlendirmelerde, neo-liberalizm ve piyasalaşma üzerinde durmuş, Türk kamu yönetiminin temel zemini olan idari vesayet ve hiyerarşinin budanması riskini gündeme getirmişti.
Yeni düzenlemeyle otoriter, vesayetçi bir "tek adam" sisteminin altyapısı örülmektedir. Küresel piyasalar artık yerel otoritelerle değil, "süper başkanlarla" muhatap olacaklardır. Anıtlar Kurulu'nun yetkileri geriletilmiştir. Güneydoğudaki büyükşehir belediyelerinde "özerklik" gündeme gelir mi? Bu tam anlamıyla bir gündem saptırmadır. Süper başkanlar ve siyasal iktidar, otoriter muhafazakarlığın yüzeyini ete kemiğe büründirmektedir.
2014 yerel seçimleri öncesi bin kusur belediye tarihe karışmış olacaktır. Ve seçimin asıl gündemi de burada kendisini ortaya koymuştur.
Yerelleşme engellenmekte, katıksız bir merkezileşme, "daha fazla yerelleşme" adı altında yaşama geçirilmektedir.
Yeni yapı YEREL YÖNETİMLERDE KALICI BİR SIKIYÖNETİMDİR. Uyanmak dileğiyle...
"Ratingi" yüksek komplo teorilerinde, eyaletleşme ve federe yapılar kurma biçiminde ifade edilen gelişmeler aslında tevatürdür. Öncelikle yasal düzenlemede, il genel meclisleri ve il özel idarelerinin büyükşehirlerden kaldırılması ve yetkilerinin büyükşehir belediyelerine devredilmesi; bu bağlamda büyükşehir sınırlarının il sınırı kabul edilmesi kesinlikle bir yerelleşme adımı değildir. Tam tersine, siyasal iktidar, 2014'te öngördüğü "süper başkanlar"la, bir otoriter hiyerarşiyi ortaya koymaktadır. Zira, pek çok denetim mekanizması ortadan kaldırılmakla kalmamakta, yerel yönetimler zayıflatılmakta, ilçe belediyeleri tırpanlanmaktadır. İmar yetkisi fiilen bakanlık ve TOKİ'ye devredilmektedir.
Muhalif büyükşehir belediyeleri ise, valilere bağlı olan "yatırım izleme komisyonları" ile kıskaç altına alınmaktadır. Sayın başbakanın söz ettiği "valilerin seçimle işbaşına gelmesi" önerisi de, aslında belediye ve vilayeti birleştirmek, devlet mekanizmasını, iktidar partisinin tekeline ve vesayetine bırakmak biçiminde yorumlanmaktadır.
CHP milletvekili ve yöneticisi olan Prof.Dr. Birgül Ayman Güler, 2004'te gündeme getirilen "kamu yönetimi çerçeve tasarısı" üzerine yaptığı değerlendirmelerde, neo-liberalizm ve piyasalaşma üzerinde durmuş, Türk kamu yönetiminin temel zemini olan idari vesayet ve hiyerarşinin budanması riskini gündeme getirmişti.
Yeni düzenlemeyle otoriter, vesayetçi bir "tek adam" sisteminin altyapısı örülmektedir. Küresel piyasalar artık yerel otoritelerle değil, "süper başkanlarla" muhatap olacaklardır. Anıtlar Kurulu'nun yetkileri geriletilmiştir. Güneydoğudaki büyükşehir belediyelerinde "özerklik" gündeme gelir mi? Bu tam anlamıyla bir gündem saptırmadır. Süper başkanlar ve siyasal iktidar, otoriter muhafazakarlığın yüzeyini ete kemiğe büründirmektedir.
2014 yerel seçimleri öncesi bin kusur belediye tarihe karışmış olacaktır. Ve seçimin asıl gündemi de burada kendisini ortaya koymuştur.
Yerelleşme engellenmekte, katıksız bir merkezileşme, "daha fazla yerelleşme" adı altında yaşama geçirilmektedir.
Yeni yapı YEREL YÖNETİMLERDE KALICI BİR SIKIYÖNETİMDİR. Uyanmak dileğiyle...