Bu tabir bir
özlemi ifade etmekle birlikte, teknik bir terimi de dile getiriyor. Zira 29
Kasım 1947’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilen 181 sayılı karar göre, Britanya
Filistin mandasını terk etmeden önce bu bölgede “iki devletli çözüm” olarak nitelenen
bir “taksim planı” ortaya koymuş, ve terk edeceği bölgede bir Arap ve bir Yahudi
devleti öngörmüştü. O zaman Araplar, şiddetle söz konusu karara muhalefet
etmiş, “hayır” oyu kullanmış ve tek bir Filistin devletinden yana tavır
almışlardı.
1948’de İsrail, 181 sayılı karara
dayanarak, Britanya mandası sona erer ermez bağımsızlığını ilan ederken, Arap
ülkeleri bir Filistin-Arap devleti kurdurmaktansa, İsrail’le savaşta kazandıkları
toprakları, ilhak etmeyi tercih ettiler. Batı Şeria Ürdün’ün, Gazze Mısır’ın
eline geçti. Ta ki 1967’ye kadar. 6 Gün Savaşı’ndan sonra, İsrail’in Ürdün’den
aldığı Batı Şeria, Mısır’dan aldığı Gazze ve Suriye’den aldığı Golan Tepeleri,
BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararına göre “işgal altında topraklar”
olarak nitelendirildi. Golan’ın Suriye toprağı olduğu belliydi, Batı Şeria ve
Gazze ise, 1967’den sonra yeni bir vasıf kazandı. Mısır ve Ürdün, kurulacak bir
Filistin devleti karşılığında, bu topraklarda hak iddia etmeyeceklerini
açıklarken, inisiyatif FKÖ’ye geçti. FKÖ İsrail’e göre 1960’lardan 1990’lara
kadar “terörist”sayılırken, 1993 Oslo Süreci ile FKÖ-İsrail karşılıklı olarak
birbirini tanıdı ve 1996’da Filistin Otoritesi “özerk” olarak kuruldu. 15 Kasım
1988’de Cezayir’de sürgünde toplanan Filistin Ulusal Konseyi, FKÖ’nün yasama
olarak, Filistin Devleti’ni ilan etmiş, Türkiye dahil pek çok ülke tarafından
da tanınmıştı. Tarihi olarak ta 181 sayılı kararı 41 yıl sonra kabul ettiyse de
artık çok geçti ve hiç olmazsa 1967 sınırları elde edilmeye çalışılıyordu.
1996’da kurulan
Filistin Otoritesi, 2000’de başlayan II.İntifada ve 2004’te Arafat’ın ölümüyle
sarsıldı. 2005’te göreve seçilen Mahmut Abbas ise şu anda devlet başkanlığında “kaçıncı
uzatmaları” oynuyor. 2006’da iktidara gelen Hamas, FKÖ’nün ve onun en büyük bileşeni
El Fetih’in kurucu iradesinin dışına çıkan bir anlayışın sahibi, İslamcı bir
örgüttü. Nitekim, II. Lübnan Savaşı sırasında Hizbullah’a destek için roketler
atan Hamas’ın milletvekilleri tutuklanınca, İslamcı örgüt Filistin parlamentosunda çoğunluğunu
kaybetti ve ulusal birlik hükümetinden sonra 2007 Haziran’ında yaptığı darbeyle
Gazze’de ayrı bir yönetim kurdu. 2007-2011 arasında Mısır da, karadan İsrail’in
Gazze ablukasına katıldı, 2008 Aralık-2009 Ocak Dökme Kurşun Operasyonu’nda
İsrail-Hamas çatıştı. “One minutes”, “Mavi Marmara” derken, AKP İsrail
politikasında “şov”a girişti ama etkisiz eleman oldu.
Geldik 29 Kasım 2012’ye.
Bu karar Filistin’de “kapsamlı ve kalıcı” bir barış olmadıkça, bir değer
kazanmaz. Hamas’ın Gazze’sine hakim olamayan bir Filistin yönetimi ciddiye
alınmaz. İsrail’in hemen yanıt olarak Maaleh Adumim ile Doğu Kudüs arasında, Batı
Şeria’nın fiilen kuzeyden-güneye bölünmesine yol açacak, 3000 yerleşimi içeren “E-1
Koridoru”na yeniden başlama kararı (2009’da durdurmuştu) işlerin hiç te kolay
olmayacağını gösteriyor.
İsrail ve Hamas arasında sıkışan
Filistin Devleti’nin işi çok zor gözüküyor…